Holywood özgün ve farklı bir senaryoya ihtiyaç duyduğunda genellikle mitolojik yapımlara yöneliyor. CV’sinde 1994 yapımı The Crow ve 2004’te çektiği Ben, Robot filmleri yer alan Alex Proyas bu kez hem yönetmen hem de yapımcı koltuğuna oturarak Mısır Tanrıları ile karşımıza çıkıyor. Mısır doğumlu, Yunan kökenli Avustralyalı bir yönetmen olan Alex Proyas’ın Mısır mitolojisine ait bir filmle karşımıza çıkması şaşırtıcı olmadı! Oyuncu kadrosunda Gerard Butler, Brenton Thwaites, Nikolaj Coster-Waldau, Geoffrey Rush, Elodie Yung gibi isimler yer alıyor. 300 Spartalı sonrası böylesi bir tarihi filmde gördüğümüz Gerard Butler’in bu sefer kötü karakter ile karşımızda olduğunu belirtelim.
Mısır Tanrıları filminin konusuna gelirsek; kötü kalpli karanlıklar tanrısı Set (Gerard Butler) Mısır ülkesinin tahtını ele geçirdikten sonra bu barış içinde yaşayan ülkeyi tam bir kaos ve yıkıma sürüklemiştir. Bu barbar lidere kimse karşı çıkamamaktadır. Ancak genç bir hırsız olan Bek (Brenton Thwaites) Set’in elinde bulunan sevgilisini kurtarmak ve dünyayı karanlığın şerrinden korumak için Horus (Nikolaj Coster-Waldau) adında bir başka tanrı ile güçlerini birleştirirler. Filmde ikilinin başından geçenleri bol görsel efektler içerisinde izliyoruz.
Mısır’ın fantastik atmosferini mükemmel görselliği ile buluşturan Mısır Tanrıları, sinemada keyifle izlenecek bir mitolojik yapım olmuş. Filmde değişik dinlere çeşitli göndermeler olduğu gibi, değişik fantastik filmlere de göndermeler yer alıyor. Örneğin Orkun Uçar’ın fantastik romanı Asi ile Fantastik 4’lü filminde uzayın derinliklerinden gelen bir “şeytan”dan yani Apep adlı iblis’ten bahsedilir. Benzer karakter bu sefer Mısır’a doğru ilerlerken görülür. Filmde para ile ölümlüler dünyasına geçiş var ki; hristiyanlıkta yer alan “para ile cennette yer alma” olayına gönderme olduğunu ve finalde bunun yerine “cömertlik vs.” gibi insani iyi davranışların kabul görmesinin sağlanması dikkate değer sahnelerdi. Aşk tanrısı gibi karakterler ile bazen masalsı bir filme de dönüşen yapım, her yerden tanrının çıktığı görsel bir şölen sunuyor. Açıkçası Mısır’ın bu kadar zengin ve yeşillik dolu olduğunu bilmiyorduk! Filmde tanrıların istediği canavara dönüşebildiklerini de ekleyelim. Boyları uzun, kanları altından…
Mısır Tanrıları filminde ön plana çıkan birden çok karakter verdi. Üniversitede geçirdiği öğrencilik döneminde Mel Gibson ile aynı odayı paylaşan ve son olarak Karayip Korsanları yapımında izlediğim Geoffrey Rush, tanrı “Ra” rolüyle karşımızdaydı. Karakter seçimi olarak onun yerine daha cüsseli, daha endamlı biri seçilebilirdi. Gerard Butler 300 Spartalı’dan sonra çok yakıştığı bu tarz bir filmle tekrar karşımıza çıkıyor ama bu sefer kötü rolde izliyoruz. Tek sorun Butler’in amerikanvari kafa sallayarak yürümesiydi! Bir tanrı böyle yapabilir mi? Şaka bir yana, sanki geçerken uğramış gibi fazla kendini zorlamadan bir oyunculuk sergilediği belliydi. İlk defa Gerard Butler’a bir rolü akıştıramadım, senin karizmana bu film olmamış dedim içten… Çoğu karakterin bu tür bir film adına rolüne bürünebildiğini düşünmüyorum. Nikolaj Coster-Waldau’nun aksiyon filmlerinde oynamaya devam etmesini öneririm. Brenton Thwaites’in Aşık, uyanık ve sempatik halleri filme çok renk katmış; bunun yanında filmde oynayan kadınların doğru seçimle, rollerine en çok yakışan karakterler olarak göze çarptıklarını da söyleyeyim.
Aslında hikaye çok güzel, en az yunan mitolojisi kadar değerli ve ilgi çekici lakin senaryo ve kurgu çok daha iyi olabilirdi. Keşke ticari kaygılar gütmeden üzerinde yıllarca çalışıldaydı, avatar misali. fazlasıyla sığ ve içi en boş şekilde yansıtılmış; klasik pop corn filmi gibi, kaslı erkekler, güzel göğüslü/dekolteli kadınlar, anlamsız efektler ve saçma sahneler cabası… Tanrıların savaşı sırasında mısır halkının tribündeki gibi alkış tutması mesela! Senaryo öylesine zayıfki koca ölümsüzler, film boyu şansa bahta hayatta kalan ölümlünün yanında, çelimsiz birer karakterden ibaretti. Filmi izledikten sonra koca bir efekt yığını olmuş demekle yetiniyorsunuz… Beklediğimi alamadım açıkçası; fragmanı izlemek kafiydi… Fakat şu replik beni çok etkiledi ayrıca nedendir bilmem ” Anubis… Come forward.” Tüylerim diken diken oldu…
İyi seyirler.