Daha önce Altıncı His gibi oscara aday olmuş bir filmle karşımıza çıkmış olan M. Night Shyamalan ‘ın yeni bir filmini izlemeyi açıkcası pek düşünmüyordum; bunun sebebi de 6. his’ten sonra çektiği işaretler, köy gibi gerilim filmlerinde çıtanın sürekli düşmesi idi. 2 yılda bir film çektiğini ve ünlü oyuncularlar bu projeleri yürüttüğünü düşünürsek, hollywood gibi bir sektörde sürekli düşüş eğilimi bir yönetmen için çok büyük bir dezavantajdır; bana kalırsa yönetmen M. Night Shyamalan bunun altında ezilmekten kurtulamıyor.
Bir sonraki projesi olan son hava bükücü adlı filmini sabırsızlıkla bekliyoruz; sinemayı takip edenlerin bir çoğunun 6.his seviyesinde bir film yapamayacağı konusunda hem fikir olduğunu forumlardaki yorumlardan görebiliyoruz. Bunları okurken, yönetmenin bir başka filmi olan Ölümsüz adlı filmine rastlamam neticesinde bir umut ekranın karşısına geçtim; bakalım neler olmuş?
Film, psikolojik gerilim türünün müdavimlerini tatmin edecek seviye de: fakat yönetmenin en büyük handikapı senaryonun yavaş işlemesi. Bir de filmi çekiş tarzı; kendine has bir tarz oluşturmak gayesiyle mi bunu yapıyor bilmiyorum: fakat bazen çok amatörce hatalara düşüyor bu vesileyle. Filmi izlerken, önce sağ kolu kırık olan çocuğun bir sonraki sahnede sol kolunun sarılı olması çok ince detay belki de ama yine hemen öncesinde kamera kayıttayken oyuncuların direk kameranın arkasındaki kişiye bakmaları komiğime gitmişti. İşte o an ” yine mi başarısız bir film Shyamalan! ” dedim kendi kendime…
Film herkesin izleyebileceği türden bir film değil; zaten psikolojik gerilim filmleri durağandır. Genellikle filmi oyuncuların performansları ile karşılıklı diyaloglar taşır. Filmdeki diyaloglar yerindeydi, hatta bazen bir kaç ” özlü söz ” çıkartılabilirdi fakat bu kadar… Bir de film hakkında tam bilgi bulamadığımdan hatalı yazabilirim ama sanki film ” gerçek hayattan ” alınmış gibi bir hava verilmeye çalışıldı ki; bu kısım saçma geldi bana…
Filmin konusuna gelince, doğuştan cam kemik hastalığına yakalanan bir çocuk annesinin de yardımıyla bunun bir işaret olduğuna inanır. Bir stadda güvenlik elemanı olarak çalışan aile reisimiz ise daha önce yaralandığından bile habersizdir: son yaşadığı tren kazasından ise sadece kendi kurtulur. Bu iki insanın bir araya gelmesi ile yaşanan diyaloglar neticesinde yaşananlar, her şeyin göründüğü gibi olmadığını gösterir.
Çizgi roman daha önce okumadım; fakat çizgi roman dünyasını bu kadar ” ters ” ilişki ile anlatan bir film yoktur. Çok değişik bir bakış açısı ile hareket eden yönetmen – ki aynı zamanda filmin senaristidir – ” zıt ilişkiler ” gerçeğini ele alarak her kötünün bir iyiliği olmalıdır diye düşünerekten filmi kaleme almış diye düşünüyorum: diyaloglardan bunu rahatça anlayabiliyoruz. Özellikle son sahnelerde…
Psikolojik gerilim filmleri, aslında hakkında yazılması en zor olan film türlerinden biridir. Ben de yazarken zorlandım; zaten pek bir şeye benzedi mi yazım bilmiyorum fakat filmi izlerken çok çeşitli düşünceler geldi: fakat en anlamlı sonuç herhalde her kötülüğün bir iyilik doğuracağı gerçeğidir.
Çok durağan giden, oyuncuların pek bir şey kattıklarını söyleyemeyeceğim bir film… Fakat tabii ki iki önemli oyuncunun, Bruce Willis ile Samuel L. Jackson un filmin izlenmesini sağladığı gerçeğini kabul ediyorum… Diyaloglar ile kurgunun çok iyi olduğunu fakat yönetmenin bu kurguyu iyi işleyemediğini düşündüğüm bir film…
Yavaş filmlerden , bu tür yapımlardan hoşlanmayanlar ve Burce Willis’i aksıyon filmlerinde görmek isteyenler için tam bir hayal kırıklıgıda olabilir. Bu tür filmleri sevenlerin mutlaka izlemesi gereken bir film.
Benim oyum, bu tür filmlere pek alışkın olmadığım için: 6 puan.
İyi seyirler.
ÖLÜMSÜZ ( UNBREAKABLE ) FRAGMANI
<
p style=”text-align: center;”>{dailymotion}x3mr6u{/dailymotion}