Bir gün gelir de işiniz gereği geleceğinizi yok etmeniz gerekirse ne yaparsınız? Sevdiğiniz kadınla tekrar bir araya gelmek için geçmişe gitme şansınız olsa her şeyi yapmak adına geçmişe yine de gider miydiniz? Ve iki canınız olsa; bütün yanlışları, kötülükleri sonlandırmak için ikisine de aynı anda son vermek ister miydiniz? Çok karışık olan bu soruların cevaplarını Joseph Gordon-Levitt, Bruce Willis ve Emily Blunt‘un başrollerinde yer aldığı, Rian Johnson‘ın hem yazıp hem de yönettiği aksiyon ve bilim kurgu filmi olan Looper ( Tetikçiler )’ide hep beraber yönetmenin bakış açısıyla izliyoruz.
Öncelikle tetikçilerin silahından bahsetmek istiyorum: Half life oyununu hatırlattı bana. Bir de filmin yönetmeninin tarzından: her filminde karmaşık ve bir o kadar da insanın sınırlarını izlerken zorlayan bir tarzda ilerletiyor filmi; ”Looper”da gördüğüm en önemli aksaklıkta dolambaçlı ve karmakarışık bir öykü anlatması. Bu izleyicinin filme konsantrasyonunu zorluyor ve genelinde de sıkmaya başlıyor zaten. Rian Johnson’ın Brick / Asi Gençlik ve Bloom Kardeşler filmlerinden sonra çektiği Tetikçiler, zamanda yolculuğun mümkün olduğu 2077 yılında geçiyor. Zamanlar arasında yolculuk gerçek olmuş ama yasa dışı olarak mafyaların eline düşmüştür. Mafya yani bu teknolojiyi elinde tutanlar, ne zaman birinden kurtulmak isterlerse onu 30 yıl geriye göndererek “Looper” adı verilen bir grup suikastçıya öldürmesi için “paketler”. Geçmişte öldüğü için de geriye ceset falan kalmıyor: Temiz iş! Gelecekten gelen kurbanları öldüren uzman tetikçilerin en iyilerinden biri Joe’nun zengin hayatı gayet yolunda gitmektedir. Ne var ki, Joe’nun yeni kurbanı, 30 yıl sonradan gelen kendisidir. Hedefini öldüremeyen Joe, bu işi çözmelidir, yoksa kendisi de öldürülecektir.
Johnson’ın ilk iki filminin de (Brick ve The Brothers Bloom ) yapımcılığını üstlenen Ram Bergman, Johnson gibi bir senarist ve yönetmenle çalışmanın, insanın her zaman bulamayacağı büyük bir şans olduğunu söyleyerek: “Johnson son derece yeteneklidir; öyle ki, eşi benzeri yoktur, son derece de hoş bir insandır. Rian eğer aklına gelen bir düşünceyi bana açmışsa, bilirim ki ne yapıp eder, o fikri mutlaka geliştirir. Önce, bir kaç taslak çalışma yaparız. Sonra, taslakta sona yaklaştığımızda, bu fikirden nasıl bir film çıkacağını düşünmeye başlarız. Bu filmin, Rian’ın istediği gibi olması gerekir.Bizim işimiz, onun vizyonunu desteklemek ve bu vizyonu gerçekleştirmesine yardımcı olmaktır.” şeklinde hakkındaki düşüncelerini ve ona olan güvenini dile getiriyor. My Summer of Love ve The Devil Wears Prada filmleri ile tanınan Altın Küre ödülllü İngiliz aktris Emily Blunt, filmdeki rolünü senaryonun sadece yarısını okuyarak kabul etmiş hatta kendisinin rolünün ne olduğunu bile bilmiyormuş. İyi bir oyunculuk çıkardığını söylemek gerek yine de!
Filmi izlerken ‘tat’ alamadım: çünkü Terminatör veya 12 Maymun filmlerinden alıntılar (geleceğe gitmek vs.) ve klişe gelen bir çok sinemasal ‘kopya’ olsa da; sanki orjinal bir yapım ortaya çıkartılmak istenmiş ve bunu yaparken aksiyon ve bilim kurgu harmanlanmaya çalışılmış. Peki başarılı olundu mu? Sanmıyorum; ne çok derin ne de sığ ne çok hareketli ne de durgun bir film… Looper’in kaliteli bir oyuncu kadrosu olmasına rağmen Joe karakterini canlandıran Joseph Gordon-Levitt ve küçük yıldız Pierce Gagnon – oyunculuğuna dikkat buyurun, filme damgasını vurmuş- dışında oyunculukların orta karar olduğunu ve mesela müziklerin filmin başı ile sonu dışında filme pek katkısı olmadığını söylemem gerek. 30 milyon dolarlık kısıtlı bir bütçe ile – ki ünlü oyuncuların aldığı parayı da hesaba katarsak – nasıl bir bilim kurgu çekilebilir ki? Görsel efektlerin az olduğunu (özgün olmadığını) ve senaryoda kopukluk ve mantık hatalarının olduğunu da söylemek gerek. 2040’lı yılları anlatan, zamanda yolculuğun bulunduğu bir dönemdeyiz ama halk halen bugün ki gibi vasat evlerde yaşıyor, vasat kupalardan çay içiyor, benzer arabalara sürüyor! Çiftçi kadının elinde kendi kendine uçarak tarla süren bir makine var ama evi, yaşamı sanki 2040’lar değil 1970’ler! Açıkçası halkın hayatına pek etki etmemiş gelişen teknoloji. Yani dönemin şartlarından hiç bahsedilmemiş; uçan arabalar var ama Telsim reklamları vardı eskiden; onda olduğu kadar! Fazlası yok. Böyle bir film İMDB’de nasıl 7.5 aldı, şaştım! Bruce Willis’e benzemesi için Joseph Gordon-Levitt’e yapılan abartılı makyaj onu daha çok Taksi filmindeki Robert De Niro’ya benzetti diyebilirim! İyi olan şeylerden biri ise: dram. Dram ağırlıklı sahneler filme çok güzel yerleştirilmiş; öyle ki, bu tür filmlerin olmazsa olmazı aksiyon sahnelerinden bile daha çok keyif verdiğini söyleyebilirim. Filmde bir yerde Joe’ye gelecekte Çin’e gitmesini ısrarla önermesi, günümüzde Çin’in yükselen değer olması ve gelecekte ABD’yi bile geçeceği tezine bir gönderme olarak mı senaryoya eklendi bilinmez ama akıllı bir davranış olarak aklımda kaldı diyebilirim.
Looper; yapılmak istenilenin yapılamadığı bir film. Zamanda yolculuğun anlatıldığı ilk kısım sonrası araya aşk parçacıkları sıkıştırılmış ve sonrasında telekinetik mutant hikayesi ile o ana kadar bir türlü seviye atlayamayan aksiyona bilim kurgu türü de eklenmiş; sonuç olarak karmaşık bir hal almış. Kötü veya başarısız olarak adlandırılabilecek bir film demek haksızlık olur ama Rian Johnson’un filmi mükemmel yapmak isterken toplayamadığını söylemek doğru olur. Ülkemizde sinemada 72.036 kişi tarafından izlenen 2012 yapımı film 30 milyon dolar bütçe ile yapılmasına karşın sadece ABD sinemalarında 65,587,055 kazanmıştır. imdb puanı 7.5 olan film için benim puanım 10 üzerinden 6.
İyi seyirler.