Filmin yönetmen koltuğunu Phil Lord ve Chris Miller ikilisi paylaşıyor; animasyonun mutfağına yabancı olmayan bu iki yönetmenden Phil Lord (Köfte Yağmuru serisi) ve Chris Miller (Şrek serisi) Köfte Yağmuru ve Liseli Polisler’den sonra beraber imza attıkları Lego Filmi’nde, senaryo da aynı ikiliye ait. Legolar evreninde geçen film, bir nevi sinemanın tarihine saygı duruşu yapıyor; pek çok kült filme ve karaktere göndermeyle süslenmiş olan filmde – bana ne kadar katılacaksınız bilmiyorum ama – bir çok subniminal mesajlarında verildiğine inanıyorum. Zaten bu hollywood sinemasının tarzı değil mi? Özgürlüğü filmin merkezi oturtup, istediği gibi davranıp saçmalayan ama dünyayı kurtaran (!) karakterler oluşturmakta üstüne yok! Ve bunların çoğunun da bir filmde olduğunu düşünün? İşte bu yüzden, filmin arka planında yer aldığını düşündüğüm ‘subniminal mesajlar’ nedeniyle, çocuklardan uzak tutulması gereken filmlerden biri diyecektim ki: neredeyse tüm filmlerde böyle kulplar bulunur; boşa uğraşmayayım diye kendi kendimi cevapladım!
Filmin konusunu burada anlatmam gerek; Legolar evreninde geçen filmde kötücül bir güç olan Bay Başkan’ın iyilerin tarafındaki büyücü Vitruvius’ü dize getirip, yıllarca kovalanacak bir kehanetin önünü açmasıyla başlıyor. Kehanete göre farklı ülkelerden oluşan Legolar dünyasını Bay Başkan’ın zulmünden kurtarabilecek tek bir kişi vardır, o da seçilmiş, “özel olan”; yani “neo : the one”, yani bir çok filmde yeteneksiz olan ve gerçek gücü sonlara doğru ortaya çıkan bir karakterden bahsediyorum: sıradan bir işçi olan Emmet’ten! Beklemediği bir anda dünyayı kurtaran bir kahraman olma şansını yakalayan Emmet, kızdan da hoşlandığı için ‘özel’ olmanın verdiği rahatlıkla, olaylar silsilesine kendini kaptırmaya karar verir. Legoların yaşadıkları dünya zorba ve kötücül Bay Başkan tarafından tehdit edilmekte ve parçalarına ayrılmaktadır. Nihai planını devreye sokmadan önce kehaneti gerçekleştirecek olan Emmet’i de yok etmek istemektedir. ( Aslında size tanıdık gelmiyor mu bu? Musa peygamberin ve Yusuf peygamberin hayatlarından hikayeler, Firavun kadar güçlü olan Bay Başkan’ın tüm ‘usta yapıcıları’ yok etmesi ama yine de bir tanesini unutması vs. vs. ) Emmet bu sırada ‘usta yapıcıları’ bir araya toplar (Bu usta yapıcılar ise gerçekten çok enterasan: aslına bakarsanız, herhangi bir dövüş sporunu en iyi bilen kişiler gibiler… Yani alanlarında en iyi legolar onlar. İçlerinde Kobe Bryant’dan tutunda, Batman’a, Süperman’a – ki seslendirmesini ülkemizin en süperi Polat Alemdar’ın seslendirmesini yapan kişi yapıyor ki bu da güzel bir seçim – , Yeşil Fener – Ki burada ironik olarak resmen yönetmenler güçlü karakterle alay etmişler, Süperman’ın çakması gibi onu göstermişler. Halbuki ben onu seviyordum! – , Adalet takımı ve bir çok tarihi karakter; Frodo olmasa da Gandalf veya Han Solo gibi karakterlerinde Lego olarak filmde yer almaları gerçekten bir sinema geçidi gibi ekranda seyrettik.
Filmin ingilizce seslendirme kadrosunda Chris Pratt, Will Ferrell, Liam Neeson ve Elizabeth Banks gibi yıldız isimler yer alıyor. Türkçe dublaj konusunda ise bir kaç yer dışında yine mükemmel iş çıkarılmış; Polat Alemdarı yine filmde görüyoruz sesiyle… :) Filmin ana karakterlerini seslendirmesi için başlangıçta Emma Stone ve Robert Downey Jr. isimleri görüşülmüş fakat anlaşılamamış. Yapımcılar, filme dair her şeyi planlamaları sona erdiğinde, yaptıkları hesaplamalarda bu LEGO evrenini inşa etmek için yaklaşık 15 milyon adet lego parçasına ihtiyaçları olduğunu fark etmişler. Filmin içerisinde toplamda 3.863.484 adet LEGO parçası kullanılmış ve bu parçalar yeniden, farklı modeller oluşturmak için kullanıldığında ise toplam adet 15.080.330 parçayı bulmuş. Filmin yönetmenleri Lord ve Miller, filmdeki karakterleri ve atmosferi LEGO’nun gerçek ruhuna uygun bir samimiyette yaratmaları gerektiğini düşünmüşler. Bu aşamada da geleneksel olmayan, sevimli bir görüntü estetiğine sahip bir tarzda ilerlemek istemişler. Projede çalışan animatörler filmin her bir parçasını tek tek yaratmış ve her sahneyi parça parça sanal olarak inşa etmişler. Filmin yapım aşaması üç farklı mekanda eşzamanlı olarak yapılan çalışmalarla gerçekleşmiş. Los Angeles’taki merkez binada filmdeki tasarım, hikaye ve karakterler tasarlanmış, Avustralya’daki Animal Logic merkezinde ise bu fikirleri hayata geçirmek için çalışan 250 kişilik bir ekip varmış. Danimarka’daki LEGO genel merkezi ise tasarımcı ve filmin yönetici yapımcılarından biri olan Matthew Ashton önderliğinde toplanan uzman bir tasarımcı ekibini ağırlamış. Bu ekip ise yapımcıların talep ettiği karakter ve aksesuarların yapımına yardımcı olmuş. Yani anlayacağınız: filmi biz oturduğumuz yerden rahat rahat ve gülerek izledik ama adamlar emek harcamışlar yahu! :)
Film benim umduğumdan çok farklı çıktı. Büyüklerin ve özellikle de küçüklerin çok eğlenebilecekleri bir film olmuş. Animasyon, komedi ve özellikle de Lego sevenlerin çok kolaylıkla beğenecekleri bir film çıkmış ortaya. Yer yer gülmekten yerlere yatıran esprileri de var tabii. İlginç sürprizlerde cabası. Kült filmlerin her türlü klişesi yer alıyor filmde; bir nevi ünlü filmlerin komik versiyonu gibi ama daha samimi. Özellikle başlangıç sahnesi sizi etkileyecektir; elinde bir katalog ve uyması gereken kuralların irdelendiği bu bölümde hem dini hem de toplumsal yaşama karşı bir ‘başkaldırı’ havası sezdiğim için: arka planda verilmek istenen türlü mesajlarla çok iyi niyetli bir film olduğunu düşünmedim. Fakat; salt sinemasal açıdan bakarsak eğer: ben şahsen çok eğlendim filmde. Oldukça kopya ama kopyanın özgünleştirildiği (!), eğlenceli, yaratıcı ve bol aksiyonlu bir film çıkmış ortaya. Sonuç olarak da ortaya başarılı bir animasyon çıkmış. Filmin sonundaki Baba – Oğul konuşmasını ise filmden ayrı değerlendirmek gerek: gerçekten anlamlı bir ‘son’ sizleri bekliyor olacak…
İyi izlemeler.
Benim puanım 10 üzerinden 7.