Arkadaşlarla beraber sanki ‘film kıtlığı’ varmış gibi gittiğimiz ( ki ilk filmini izlemedim, izlemeyi de düşünmüyorum kesinlikle ) bu filmde; filmden ziyade kendi aramızda eğlenmemiz ve güzel vakit geçirmemiz boşa geçen yaklaşık 2 saati unutturacak cinstendi. 14 Şubatı fırsat bilerek, tamamen ünlü oyunculardan faydalanıp hollywood özentisi bir senaryo ve hiç bir şey anlatmayan, içi boş ama bir o kadar da sıradan bir kurgu ile karşımıza çıkan filmi izledikten sonra aklımda tek kalan sahne: ‘hatasız kul olmaz’ şarkısının çaldığı sahne idi…
Oyuncularla başlarsak eğer;
Gürgen ÖZ sevilen bir karakter; gerçekten argo tabirle ‘piç’ karakterine uygun bir yapısı ve güzel bir espritüel yapısı var. Yani fazla bir şey yapmadan, sadece ‘kendini’ oynuyormuş gibi bir his uyandırıyor insan da. Engin Altan Düzyatan ( gerçekten ismini yazmak arnold schwarzenegger yazmaktan daha sıkıcı ve zor gibi ) filmde de bir aktörü canlandırıyor ve mimikleri ile fazla bir şey yapmadan oyununu tamamlıyor. Cemal Hünal Türk sineması açısından büyük bir oyuncu olabilir ama ben nedense beğenemiyorum; ıssız adam filmindeki başarısının çok altında bir oyunculuk ile ( hem de çok yapmacık ) karşımıza çıkıyor. Gökçe Özyol‘u Yahşi Cazibe dizisindeki rolüyle tanımış ve çok sevmiştim: benzer bir oyunculuk sergileyebileceği bir karakteri oynamadığı için belki de bu kadar basit ve sade oyunla , geri planda kaldı diyebiliriz. Bayan oyunculara gelirsek; Sedef Avcı‘yı ben daha naif ve ailevi filmlere yakıştıran biriydim: böyle bir filmde oynamasına ilk başta şaşırmıştım ama sanırım ‘sinema için her şeyi yaparım’ diyenlerden. Her zaman ki oyununu oynadı diyebiliriz. Burcu Kara spiker olarak kalsaydı keşke dedirtecek bir oyunculukla karşımızda. Öykü Çelik, gerçekten karakterini iyi yansıtarak oynadı. Benzer filmlerin aranılan oyuncusu olabilir. Ve son olarak Sinem Kobal; kendisi hemşehrim olmasına rağmen çocuk dizileri dışında performansını görmemiştim ama bu filmde karakterini en iyi oynayan oyuncu kendisiydi. Hayır hayır, hemşehrim diye torpil geçmiyorum; oynadığı karakteri yapmacık hareketler yapmayarak, yaşayarak oynadı diyebilirim.
Filme eğer ‘ahlaki’ açıdan bakarsak; tamamen yerlerde sürünen bir yapım karşımıza çıkacaktır. Bekarlığın cinsellikte sınırsız özgürlük olarak sunulması bir yana, evliliğinde bu sınırsızlığa sadece gölge düşüreceği izlenimini veren, eşler arasında aldatmanın da sıradanlaştırılması ve normal karşılanması gibi gizliden mesajlar bırakan beyin yıkama filmi de diyebiliriz. ‘Romantizm’ açısından düşünelim desek yine kısır bir film karşımıza çıkıyor. Komedi desek; Gürgen Öz’ün zorlaması sahneler dışında pek bir şey yok diyebiliriz. O zaman bu filmin türü ne? İsmi neden böyle? diyebilirsiniz: bunu da şöyle açıklayabiliriz: ” Tamamen para kazanma amaçlı yapılan, Felekten Bir Gece özentisi bir yapımı taklit etmeye çalışıp o filmdeki kadar komedi, romantizm içermeyen bir yapım yaptık. ister izleyin, ister izlemeyin. Size kalmış. ”
Velhasıl..
Benim oyum 10 üzerinden 4.
Gereksiz bir yapım; özenti bir yapım ve karşılığında da özenti bir gençliğin tohumlarını atan, beyin yıkayan bir yapım.
Ben unuttum bile!