Yeni Atlantis, Rönesans döneminin en tanınmış ütopyalarından biri olarak gösterilen eserdir. Francis Bacon tarafından 1624 yılında kaleme alınan eserin orijinal adı New Atlantis’tir. Cenk Saraçoğlu tarafından dilimize çevrilen, editörlüğünü Selçuk Uzman’ın yaptığı eser yaklaşık 62 sayfadır. Son zamanlarda dünya klasiklerine sardığımdan dolayı kütüphanemde yer bulan eser, Karbon Kitaplar Yayınevi tarafından cep boy olarak piyasaya sürüldü. Normalde yaklaşık olarak 50 sayfa kadar olacakken 62 sayfalık da olsa çerez niyetine okunabilecek bir bilim kültür – felsefe türünde bir kitap.
Lisedeyken Felsefe derslerinde adını çok duyduğumuz bu ünlü yazarın Denemeler adlı eserini biliyorduk ancak bu eserini ilk defa duydum ve alıp okudum. İlk başta daha çok macera romanını andırsa da zamanla bilimsel verilerin yanında dinsel öğelerin de katılması sonrası yazarın kurmak istediği yeni dünya düzenini tam anlamıyla kavrıyor, o dönem perspektifinden bakıldığında gelecekte meydana gelebilecek olası bilimsel çalışmalarının örneklerini kurgu karakter üzerinden okuyoruz.
İngiliz Filozof Bacon, döneminin önemli simalarından biri. Bilim insanı olmasının yanında avukatlık, devlet adamlığı ve yazarlık gibi birbiriyle farklı alanlarda çalışmış, adını duyurmuş bir kişilik. Bu gerçeği bilerek okuduğumuzda yazarın hem ütopyasını hem de bilime bakış açısını daha net görebiliyoruz. Bacon, doğanın yasalarını bilerek, ona boyun eğerek bilimle beraber doğaya egemen olunacağını savunan bir filozof. Böyle yapıldığında ortaya çıkacak olan mükemmel insan hayatını da Novum Organum olarak tabir eder. Hatta bu isimde başka bir kitabı da mevcuttur, onu da ilerleyen zamanlarda okuyacağız.
Yeni Atlantis Kitap Özeti
Bir grup maceraperest Avrupalı, deniz yolculuğa çıkar. Bu sırada şiddetli bir rüzgar esmesi sonucu farklı bir yöne doğru sürüklenirler. Rotası kaybolan denizcilerin duası kabul olur ve bir kara parçasıyla karşılaşırlar. Limanda onları tanımadıkları insanlar karşılar ve gemidekilere karaya çıkmanın yasak olduğunu yazıyla iletirler. Denizciler gemide hasta olduğunu söyleyince ada vatandaşları üst düzey bir görevliyi tekrar gemiye gönderir ve ilk sorusu “Hristiyan mısınız?” olur. Denizcilerin korsan olmadıklarına dair yemin etmelerini isterler ve bu yemin üzerine ertesi gün adaya çıkmalarına izin verilir.
yeni atlantis kitap özeti
Adanın adı Bensalem ya da Yeni Atlantis’tir. Adada denizciler Yabancılar Evi adlı yerde misafir edilir. Bensalem Adası’nda ataerkil bir düzen hâkimdir ve dinsel bir devlet yapısına sahip olmakla birlikte bilim merkeze alınmıştır. Ada, Kral Solamano’nun (Süleyman) kanunlarına göre yönetilmeye devam etmektedir. Onun uygulamaları devam ettirildiğinden ada halkı son derece zengindir. Denizciler bir kaç gün sonra adada gezmeye başlarlar. Evlilik hakkında onlara bilgi verilir. Denizciler, en çok da Solamano Evi ya da Altı Günlük İşler Okulu adı verilen enstitü hakkında bilgilendirilirler. Bu enstitü, doğanın bilinmeyenlerini keşfetmek için tasarlanmıştır. Daha sonrasında adanın müdürü, aynı zamanda rahip olan bir şahıs denizcilere o güne kadar adada olanlar ve ileride olacaklardan bahseder ve kitap bu şekilde sona erer.
Yeni Atlantis bize ne anlatıyor?
Kitapta anlatılan olayların merkezinde bulunan ada dış dünyanın neredeyse tüm şartlarından soyutlanmış, dış dünyadan tüm bilgileri alan ancak ada ve içerisinde olanlar hakkında bilgi vermeyen haliyle dikkati çekiyor. Bu haliyle ada halkı bilgiyi önemseyen ancak sahip olduğu bilgiyi de herkesle paylaşmayan bir yapıda olduğunu gösteriyor. Ada halkı tarafından görevlendirilen biraderler çeşitli kılıklara girip dünyanın birçok bölgesinden bilgi toplamaya gönderilir ve belirli yıl sonra tekrar adaya geri dönerler. Burada amaç nerede olursa olsun filizlenen her türlü bilgiyi öğrenip, ülkelerine yani adalarına getirmektir. Bu öğrenilen bilgiler değerlendirildikten sonra – ki bunun için görevli birden fazla katmana sahip kurullar var – kendi ada toplumlarına entegre edilmektedir. İdeal toplum ve yönetim anlayışını yansıtan bu Bensalem adası ayrıca bilim insanlarından oluşan bir bilim kurulu tarafından yönetilir.
Felsefi, ütopyacı roman geleneğinin en güzel örneklerinden biri olan Yeni Atlantis’te Bacon, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin toplumun ve kültürün sağlıklı yetişmesini, ilerlemesini sağlayacağı inancını paylaşır. Bilim ışığı altında yönetilen bu adada kurulan düzen toplumuna yenilenebilir, gelişebilir ve akla dayalı bir model sunmakta ve halkın mutluluğunu sağlamaktadır. Biraderlerin sürekli farklı ülkelere gönderilmeye devam edilmesi de ileri teknoloji ve zenginliğe rağmen çalışmalara devam edildiğinin göstergesidir.
Kitap, dönemin birebir yansıması değil ancak yazarın geleceğe yönelik tüm düşüncelerinin aktarıldığı bir eser olarak göze çarpıyor. Yine de yazar kendi zamanının sorunları ve bozulmuşluklarından da bahsedip ideal düzenin nasıl olması gerektiğini de satır aralarında okuyucuya aktarıyor. Örneğin evlilik dışı ilişkiler konusunda söylediği şu cümle dikkat çekicidir: “… bu aymazca sürdürülen alışkanlıklar bir mangala benzer. Onu söndürmen için üstünü tamamen kapatman gerekir; fakat söndüreyim derken üflemeye kalkarsan daha alevlendirirsin. … dinden sonra, insanın nefsine hakim olmasını sağlayan başlıca şey onun kendisine saygısıdır.” (s. 42-43). Bunun yanında rüşvet konusunu bir kaç kez dile getirmesi de dikkatimi çekmiştir: “Kendisine altın para teklif ettiysek de gülümseyip, ‘Bir iş için iki kez para alamam’ diyerek yanımızdan ayrıldı. … Sonradan öğrendim ki, onlar rüşvet alan memurlar için ‘bir iş için iki defa para almak’ ifadesini kullanıyorlarmış.” (s. 10).

Rüşvet konusu tüm ütopik eserlerde ahlaki olarak dile getirilir ve toplumun yozlaşmasına neden olan unsurlar arasında gösterilir. Yine de bu eserde dikkatimi çekmesinin sebebi, yazarın bir dönem rüşvet konusunda soruşturma geçirmiş ve ceza almış olmasıdır. Hatta yargılandığı davada şu ünlü sözleri söylemiştir: “Ben rüşveti savunmaktansa rüşvet veren bir kimse olmayı tercih ederim. Elli seneden beri İngiltere’nin en adil hâkimi ben oldum. Fakat 200 seneden beri de Parlamento, benim hakkımda verdiği karar kadar haklı bir karar vermedi!”. Demek ki yazarın dediğini yapacağız, yaptığını yapmayacağız!
Francis Bacon, Yeni Atlantis adlı eserini bilim ve ilerleme düşüncesinin yükseldiği Rönesans döneminde yazmıştır. Kurduğu bu ütopyanın en önemli noktası bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile toplumun faydasına olan ideal bir toplum düzeninin oluşturma düşüncesidir. Bu kurguya çok güzel oturtulmuş ve okuyucuya aktarılmıştır. Kitapta da geçmişini unutmayan ada halkı geleneklere ve ahlaki yaptırımlara bağlı olduğu kadar kanun ve kuralların etkinliğini de göz önünde bulundurmuştur. Ada halkı özgür ancak başına buyruk değildir: çünkü herkesin bir sorumluluğu ve görevi vardır ve bunlar önceden belirlenmiştir. Yani kısaca her açıdan mükemmel bir uyum söz konusudur. Teknolojik gelişmeye verilen önem had safhadadır ve bunu da şu cümle ile paylaşmak yeterli herhalde: “Hatta şimdilik bir derece de olsa uçuş kabiliyeti sağlayan kanatlar üretmeyi başardık. Suyun altında gidebilen ve denizdeki zor koşullara dayanabilen gemilerimiz, kayıklarımız, ayrıca batmayı engelleyen yüzme kuşaklarımız ve desteklerimiz var.” (s. 58).
Francis Bacon geçmişten bize geleceği anlatıyor
Yazarın yaşadığı dönem belki de Amerika’da İngilizlerin yeni yeni yerleşmeye başladığı dönemlere yakındır. Ancak eserde dikkatimi çeken bir Amerika tanımı var ki buraya yazmasam olmaz: “Amerika halkı, dünyanın geri kalanından en az bin yıl daha gençtir, çünkü Nuh Peygamber zamanındaki tufanla Amerikanların yaşadıkları o büyük tufan arasında en az bin yıllık bir süre vardır. Dağlara kaçıp kurtulan insanlardan geriye kalan zavallılar, yeniden azar azar çoğalsalar da, yeryüzündeki soylu ailelerden biri olan Nuh ve oğullarının aksine az gelişmiş ve yabani insanlar oldukları için gelecek nesillere edebiyat, sanat ve uygarlık ürünleri bırakamadılar.” (s. 27). Yorum sizin!
Kitapta ayrıca o dönem itibariyle zirvesini görmüş ve yavaş yavaş gerilemeye başlayan Osmanlı’nın bir yansıması olarak da; “Hem üzerine giydiği şey hem başına taktığı, özenle dokunmuş Türk kavunlarına benzeyen fakat onlar kadar büyük olmayan serpuş yeşil renkteydi.” (s. 8). şeklinde bir cümle gördüm ki bunu da paylaşmam gerek diye düşündüm.
Hakkında zaman zaman ateist imasında bulunulsa da yazarın başka eserlerinde ateist olmadığını söylediği cümleleri var. Gerçi bu eserinde de dini referanslara çokça yer verdiğini söylemek mümkün: Yunus Peygamberin hikayesinden bahsetmesi (s. 11), bir çok yerde Süleyman Peygamber’e atıfta bulunması, adayı yöneten müdürlerin rahip olması gibi… Tamamen dine dayalı yönetime karşı çıktığı bir gerçek. Tabii yazarın bakış açısı şu: rahipte olsa salt dini referanslarla değil bilimin ışığında hareket eden bir dini lider portresi çiziyor ve bunu da okuyucuya satır aralarında başarıyla aktarıyor diye düşünüyorum. Ben her ne kadar ütopyadaki birçok nüansı beğensem de gerçekçi bulmadığımı da belirtmek istiyorum (özellikle başka ülkelerden her şeyi al ama onlara hiç bir şey verme, aşırı bencilce buldum ancak bu başka toplumlarla ilişkilerin olumsuz yanlarını da değerlendirmek gerek diye düşünüyorum).
İngiliz yazar Bacon tarafından yazılan ancak tamamlanmamış ütopya niteliğindeki Yeni Atlantis, hayalini kurduğu toplum sistemi ile oldukça önemli noktalara dokunmakta, teknolojik gelişmenin öneminin yanı sıra geçmişin ve ortak kuralların önemine dikkat çekmektedir. Yazarın hayallerinin bugüne ulaşması da bir başka dikkat çekici konu diyebilirim. Birçok okuyucunun anlayabileceği bir şekilde, kısa ve yalın bir dille yazılan eser özellikle dünya klasiklerini okumayı sevenler açısından bir kahve ile birlikte okunup bitirilebilecek, değerli bir eser olarak dikkati çekiyor.
İyi okumalar.