Gaspıralı İsmail
  1. Anasayfa
  2. Kitap İncelemesi

Gaspıralı İsmail

0

Gaspıralı İsmail, Türkçü-Turancı görüşün ideologlarından, Kırım Tatarlarının önemli isimlerinden biri. İsminin verildiği kitabın arka kapağında yazdığı gibi Türk milletinin bir bütün olduğuna inanan, dil konusunda önemli ve özverili çabalar gösteren, fikirleri günümüzde de tartışılan önemli bir sima. Sadece Rusya topraklarında yaşayan Türkleri değil bütün Türk ve Müslüman dünyasının meseleleri ile yakından ilgilenen biri. Böyle bir sima hakkında döneminin önemli yazarlarından Necip Hablemitoğlu tarafından bir kitap yazılmış. Elimde Pozitif Yayıncılık tarafından piyasaya sürülen 2020 Ekim basımlı eser bulunuyor. Kapak resminde ise Gaspıralı İsmail’in ta kendisi var. Yaklaşık 150 sayfalık kitap bu yazıyı hazırladığım sıralarda yaklaşık 40 TL’den alıcı buluyordu.

Gaspıralı İsmail; okullar kuran, kitaplar yazan, gazete ve dergiler çıkaran, hayır cemiyetleri kuran, belediye başkanlığı yapan, fikirlerini yaymak için seyahatler yapan, kongreler düzenleyen, panayırlara katılan, akşam mektepleri açan, sadece görüş bildirmeyen fikirlerini bizzat uygulayan bir aydın olarak yaşadığı çevrede önemli bir dönüşüm gerçekleştiren, bunun dönüşümün başarılı olması için çabalayan bir isim. Okulda okurken – özellikle lise dönemimde – ismini çok duymuş, hakkında bazı makale ve köşe yazılarını okumuştum. Ancak hakkında böyle bir kitap olduğunu öğrenmem ile okumam bir oldu.

Gaspıralı İsmail Kimdir?

Rus İmparatorluğu’nun egemenliğine girdikten sonra yok olmamak için mücadele eden Kırım Tatarları, birçok zulme ve baskıya maruz kalmasına ve hatta sürgün edilmelerine rağmen zor koşullarda milli kimliklerini koruma konusunda oldukça uğraşı vermiştir. Kırım Tatarlarının milli kimliğinin gelişimine katkı sağlayan isimlerden bir tanesi de Gaspıralı İsmail’dir. Evinin önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden ve failleri halen bulunamayan Necip Hablemitoğlu gibi bir isim tarafından – ki kendisinin çalışmaları ve konuşmaları hala güncelliğini korumaktadır – böyle bir eserin ele alınması da takdir edilesidir. Bu yüzden de okumak istedim.

Elimde 2022 Ekim aylı 8. baskısı yer alan eserin ilk yayımlanma tarihi internette 2006 olarak yazıyor ancak yazarın ölüm tarihi düşünüldüğünde daha erken baskıları olduğunu düşünüyorum. Gaspıralı İsmail başlıklı kitabın içindekiler kısmında kitapta Gaspıralı İsmail’in şahsiyeti üzerinde Türk dünyasına katkıları çeşitli başlıklar altında takip ediyoruz. Bir önsöz niteliğinde olan giriş kısmının gayet uzun ve Gaspıralı İsmail özelinde dönemin şartlarını özetler nitelikte olduğunu görüyoruz ancak bu kısmın herhangi bir başlığı yok ve içindekiler kısmına da eklenmemiş. Bu giriş kısımda Deli Petro’nun Vasiyetnamesi’nden tutunda “Rusya’ da söz sahibi ikinci unsur Çar’lar ve Bamonof hanedanı idi.” (s.8) gibi ayrıntılara kadar, yazarın Gaspıralı İsmail’i ve dönemini anlamamız için anlattığı kısımlar mevcut (yazar Romanov demek istemiş olabilir).

Bu giriş kısmında yazarın kendi öznel cümleleri olduğunu görüyoruz, bunlar içerisinde Ruslara yönelik ağır ithamda bulunduğu “Ruslar öteden beri hürriyet ve milliyet duygusu nedir bilmeyen, toprakla beraber alınıp satılan bir sürüden ibaretti.” (s.8) cümlesi ile Rusların Türklere yönelik eskiden beri gelen soykırımlarını özetleyen “Korkunç İvan’ın Kazan ve Astrahan’ da katlettiği 200 bin Türk’le başlayan topyekûn imha hareketi, Kırım’ı istila eden General Potemkin’in katlettiği 30 bin, “Türkistan celladı” General Kopartkin’in ve diğerlerinin katlettikleri yüzbinlerce Türk’le devam etmiş, milyonlarca Türk’ün hayatına mal olacak şekilde gelişmiştir.” (s.9) tespitini örnek olarak verebiliriz.

Yazar, Gaspıralı İsmail gibi Türk milletlerinin ayrı olmasını içine sindiremediğini, bunun bir proje olduğunu “Kısaca “Parçala Yut” şeklinde sembolize edilebilen bu siyaset neticesi, Türk Milletinden yüzlerce halk (!) türetildi. Türk milleti; ‘Kazak, Azeri, Türkmen, Başkırt, Tatar, Kırgız, Tacik, Yakut, Özbek, Karakalpak vs…’ adlarını taşıyan halklara (!) dönüştürüldüler.” (s.10) biz okuyuculara yorumlayarak aktarmaya çalıştı. Hatta dahasını da söyledi: “Mahalli dil ve edebiyatı geliştirmek (!) maksadı ile hareket ederek, en küçük Türk lehçelerine dahi vakıf olan hususi misyonerler yerleştirerek Türk diline; Rusça kelime ve dil kurallarını bunların yardımı ile sokmak istediler.” (s.10). Gaspıralı İsmail’in döneminde yapmış olduğu çalışmalar işte bu vahim tablo nedeniyle çok önemlidir.

Yazar da zaten bizlere Gaspıralı İsmail’in ülkücülüğünü, Türk milletinin bir olması gerektiğini Gaspıralı’nın hayatından örnekler ve çalışmalar ile bizlere aktarmaya çalıştı. Öğreniyoruz ki “Gaspıralı İsmail Bey, 1871 senesine kadar süren öğretmenlik hayatında talebelerine Rusçadan ziyade Türkçe öğretmek için sarf etmiştir.” (s.19) Gaspıralı için en önemli şey başlangıç olarak dildi. Yazar Gaspıralı’yı “… Türk birliği ülküsünü ortaya atan ve fiiliyata döken ilk Türk ideoloğudur.” (s.48) sözleriyle tanıtıyordu. “Milliyet fikrini kaybeden halklar diğerlerinin avı olacaktır.” (s.47) cümlesi ile birlik olma düşüncesini güçlü bir şekilde bizlere aktarmaya çalışıyordu.

Yazara göre Gaspıralı, etkileri günümüzde de devam eden büyük bir idealist ve vizyoner bir lider olarak elinden geleni yapmıştı. Gaspıralı’nın bunun için gerektiğinde kitap bile yazdığını öğreniyoruz: Gaspıralı İsmail tarafından 1885 yılında İstanbul’da basılan Avrupa Medeniyetine Bir Nazar-ı Muvâzene adlı eser olduğunu görüyoruz. Bunun yanında gazete çıkardığını, seyahatler yaparak konferanslara katıldığını, kongre ve panayırlara katıldığını görüyoruz. Ancak yazarın kitapta bahsettiği üzere “Gaspıralı İsmail Bey’in ilmi mahiyette hiçbir eseri mevcut değildir.” (s.113). Yani tek kitabı var ama o da ilmi mahiyette değil. Nadir Kitap üzerinde bir kopyasını buldum ancak satılmıştı.

Gaspıralı, fikirlerini yaymak için Tercüman adlı bir eser çıkarmıştır: “Tercüman’ı Kırım’dan başlayarak Kafkasya, Kazan, Sibirya, Türkistan, Çin Türkistan’ı, İran, Mısır hatta Hindistan ve II. Abdülhamit’in izni ile Türkiye’de okunurdu. Tercüman Gaspıralı İsmail Bey’in olağanüstü zekâsı ve kabiliyeti sayesinde kısa zamanda bütün Türk dünyasına yayıldı ve sürümü 20 bine yükseldi.” (s.84). Uzun süre gazetenin basımının devam ettiğini ve okunduğunu görüyoruz:“Türk dünyasında en çok okunan gazete olan Tercüman 1905 yılına kadar Rusya Türklerinin tek süreli gazetesi olmuş ve 23 Şubat 1918 tarihine kadar 35 yıl süresince yayına devam etmiştir.” (s.89).

Gaspıralı İsmail bir biyografi eseri ama öznel yorum fazla

Gaspıralı İsmail hakkında okuduğum tek kitap, bu kitaptı. Elimdeki bu kitapta objektik ayrıntıların yanında yazar Hablemitoğlu’nun Gaspıralı hakkındaki tarafsız olmayan övgülerini okudum. Farklı kaynaklardan da Gaspıralı’yı okumayı düşünüyorum: çünkü çok önemli bir şahsiyet olduğunu görüyoruz. Kısa bir internet araştırmasında hakkında çeşitli üniversitelerdeki öğrenci veya akademisyenler tarafından akademik tez çalışmaları yapıldığını da öğreniyoruz. Devrinde Rusya’da yaşayan Türkler üzerinde büyük bir tanınırlık ve karizmaya sahip olan Gaspıralı İsmail’in (bu arada gerçek soy ismi aslında Gasprinskiy şeklindedir, soyadı, Kırım’daki Gaspra şehrinden gelmektedir), Kırım Tatarları üzerindeki etkisi yadsınamazdır. Ancak son tahlilde sadece Kırım Tatarlarını değil günümüzde de birçok kişiyi etkilediğini görüyoruz.

Gaspıralı İsmail’i okurken hakkında iki konuda fikirlerimin tam olarak oluşması için farklı kaynaklardan da yararlanmam gerektiğini düşündüm. Bunlardan bir tanesi Batı medeniyetine olan bakış açısı, diğeri ise Müslüman dünyaya yani ümmetçilik konusuna bakış açısıydı. Yazar, Gaspıralı’nın görüşlerini çok yalın bir şekilde anlatıyordu ama hep iyi örneklerle… Olumsuz bir yorum olmaması şüpheye düşürüyordu. Yazar, Gaspıralı’yı “Türk milletinden, garp medeniyetinden, İslam ümmetinden tarifine çok uyuyordu. O, Türk milletinin eski gelenek ve göreneklerinin, milli sanatının aynen kalmasına, Batı medeniyetine sadece ilim, teknik ve fen alanlarında uyulmasına, kısacası Türk Milletinin dejenere olmadan medeni Avrupa memleketleri seviyesine ulaşılmasına taraftardı.” (s.34) sözleriyle özetliyordu ancak bu tanım bana yine de yetersiz geliyordu.

Evet, Gaspıralı dönemi için “kellesi koltukta” hareket etmiş, kendi deyimiyle “Korkak değilim, amma Kafdağı, heybe dolu azıksız geçilmez olduğundan yalınayak atılmasınlar dedim.” (s.28) düşüncesine sahip biriydi. Ancak yukarıda yazdığım gibi: sanki bir batı aşıklığı vardı. Yazar bu durumu “İsmail Bey, insanlığı bugünkü muayyen saadetin en yüksek noktasına ulaştıran medeniyetin Batı medeniyeti olduğuna kani idi.” (s.41) sözleriyle ifade ediyordu. Ümmetçilik konusunda ise Gaspıralı’yı “İsmail Bey ‘Ümmetçi’ değilse de Türk milletinin olduğu gibi bütün Müslüman milletlerin saadet ve mutluluğunu düşünüyor, onlar içinde mücadele ediyordu.” (s.69) sözleriyle nitelendiriyordu. Ben bu iki cümleden şunu anladım: yazar, ısrarla Gaspıralı’yı şirin göstermeye çalışıyordu.

Tabii ki Gaspıralı İsmail şirin gösterilmeye ihtiyacı olan biri değildi. Liberal ve demokratik bir gelecek hayali ile hareket eden biri olduğu çok belliydi. Ancak İslamiyet ve Batı Medeniyeti konusundaki düşünceleri beni biraz farklı kaynak incelemeye itiyor gibiydi. Yazar, Gaspıralı’nın “İsmail Bey’in esas olarak İslamcılık görüşü, İslam dünyasına Batı medeniyetinin kapılarını açmak, Batı medeniyetinden istifade etmek; fakat bunu yaparken, milli kültürde, hayat anlayışında İslami esaslardan ayılmamaktan ibarettir.” (s.70 – 71) düşüncesinde olduğunu söylüyordu. Hatta “O, bu esaslarla hakiki Türk Müslümandı. İslam dininin taassupla ilgisi olmadığına inanan hakiki bir mümindi.” (s.72) iddiasında bile bulundu. Bu cümleler daha çok Gaspıralı’nın İslamiyet’e bakış açısı hakkında eleştiriler varmış da yazar da bunlara cevap veriyormuş gibi hissettirdi.

Birliğimiz ve Dilimiz Çok Önemli

Gelelim Gaspıralı İsmail’in dil konusundaki yorumlarına… Yazarın da ifade ettiği gibi, Gaspıralı dil konusuna oldukça fazla önem vermiş, Rusya’da bir dönem Tercüman’ı Türkçe bastıracak kadar ileri gitmiş, korkusuz biriydi. Gaspıralı’ya göre “Dünya yüzüne yayılmış bütün Türklerin aynı edebi bir dil ile konuşan, aynı siyasi gayeyi taşıyan, aynı teşekküller tarafından hedefe doğru götürülen, aynı metot ve taktiklerle çalışan bir camia halinde tasavvur olunduğu manası saklıdır.” (s.43). Sade bir dile sahip olmanın önemine değinirken yazar “Onun “edebi lisan” veya “Umumi Türk Dili” tabiri ile ifade ettiği dil, çok sadeleştirilmiş İstanbul Türkçesi’nden başka bir şey değildir.” (s.56) yorumunda bulunuyordu.

Hatta dilde sadeleşmeye önem verdiğini “Gaspıralı İsmail Bey, Türk dilinin Arap, Fars ve diğer yabancı dillerden arınması uğrunda çok mücadele etmiştir.” (s.58) cümlesiyle aktarıyordu. Eğitim konusunda da dönemine nazaran “çılgın” fikirleri olan Gaspıralı “Halkın medeni, iktisadi ve içtimai cihetten ileri gidebilmesi kadın-kızın esirlikten kurtulmasıyla tahakkuk edebilir.” (s.44) diyordu. Daha da ileri giderek “Doğu kavimlerinin gevşeklik ve talihsizliğinin yegâne çözüm noktasını da eğitimde aramak gerekirdi.” (s.94) tespitinde bulunuyordu. Yazar da bu durumu “Hâkim bir milletin; mahkum düşmesi, mahkum bir milletin yok olması, mektepsizlikten ileri gelir; diyen Gaspıralı İsmail Bey, Cehalete ve cehaleti teşvik edenlere karşı savaşın ilk bayrağını Kırım’da açmıştı.” (s.94) sözleriyle destekleyen bir yorumda bulunuyordu.

Kitabı genel hatlarıyla değerlendirirsek; Gaspıralı fikirleri, eylemleri ve üretimi ile sadece kişileri değil, toplumları, şehirleri, devletleri etkilemiş bir kişilik olarak ön plana çıkıyordu. Gaspıralı’nın üzerinde durduğu “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” düşüncesi, günümüze de ışık tutuyor hatta taraftar toplayabiliyordu. Gaspıralı’nın görüşlerinin ve yapmış olduğu çalışmaların günümüzde dahi geçerliliğini koruması onun idealist ve ileri görüşlü bir kişilik olduğunu bizlere gösteriyordu.

Sıradan bir insan olmadığı çok belli, çünkü: Bahçesaray’da altı yıl kadar belediye başkanlığı yapan; matbaa kurarak gazete ve dergiler çıkaran; kadın dergisi, çocuk dergisi, mizah dergisi yayımlayan; ders kitapları, kültür kitapları basıp yayan; hikâyeler, romanlar ve şiirler yazan; “Bütün Rusya Müslümanları” adı altında kongreler düzenleyen; üstelik bu çalışmalarını Kırım’ın dışına da taşıyarak büyük bir Türk Dünyası’nın var olduğu bilincini de yaymaya çalışan kişi oydu: Gaspıralı İsmail. Bu da onun çok yönlü bir kültür ve sanat lideri olduğunu gösteriyordu.

Gaspıralı İsmail adlı kitap, Türk kültürünü merak eden, Kırım Tatarlarının yaşadığı zorluklardan bir insanın çıkmak için gösterdiği çabayı okumak isteyen, Necip Hablemitoğlu eserlerini okumayı sevenler açısından kaçırılmayacak bir eser. Yazarın kendi öznel yorumlarının oldukça fazla olduğu kitapta dönemin şartları da iyice aktarılmaya çalışılmış. Ben akıcı bir dille yazılan eseri kısa sürede bitirdim. Yazarın fikir dünyası üzerinden farklı başlıklar altında çalışmalar yapılabileceği kanaatindeyim. Özellikle Türklerin birliğini sağlama konusundaki çabaları nedeniyle Gaspıralı İsmail’e teşekkür etmek lazım diye de sözlerimi bitireyim.

İyi okumalar.

  • 0
    alk_lad_m
    Alkışladım
  • 0
    sevdim
    Sevdim
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    be_enmedim
    Beğenmedim
Paylaş
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir