Öncelikle belirtmek gerek ki; yazar yemek bağımlısı!. Bunun bence kitabın konusuyla veya adıyla alakası yok, gereksiz yere yemek konusunu bir çok yerde açması bence handikap oluşturmuş.
Kitaba gelince, elime bu baskısını aldığımda ön bölümdeki resimde yer alan yuvarlak içindeki kuş ; kitabın içeriğinde de var. Kitabı okurken hep bu objenin birşeylere sebebiyet vereceğini düşündüm ama yanıldım, kitap boyunca bir kaç kez adından bahsedilmesine rağmen hep ” unutulan bir obje ” olmaktan öteye gidemedi. Yazarın diğer kitaplarını okumadım fakat pegasus yayınları yine bestseller olan bir kitabı ülkemize götürmeyi başardı – daha doğrusu erken davranıp uyanıklık mı yaptı desek? heheh. Kitabın arka yüzünde tanınmış kişiler tarafından yazılan yazılar kitabın satması için mi yazıldı yoksa gerçek mi bilmiyoruz tabii ki; fakat o isimler kitap hakkında ” al beni oku ” dedirten türdendi.
Kitabı, fantasstik türden kitapları okumayı sevdiğim için hemen alıp okumaya başladım ve azimle bir günde bitirmeyi başardım. Kitap hiç sıkıcı değil, fakat hataları var idi. Bunun türkçeleştirmeden kaynaklanan sorunlar olduğunu sanmıyorum ama yine de yazmak gerekirse,
Sayfa seksenbir de ” yemekleri nasıl kolayca bulabildiğinden ve elde ettiği ilk yemeği yerken ” sonrasındaki cümlelerde – aynı anda oluyor – ” açlıktan ölüyorum ” cümlesini kullanması ; kitabın ismine uygun olabilir ama bana göre yanlış seçilen bir cümle idi.
Sayfa doksandört de ise istediği yemeğe bir fısıltıyla ulaşabilen baş karakterimiz neden yemek odasını arar? sorusunu akıllara getirden diyaloglar yaşandı. Bu da bir hata.
Kitap hakkında konuşmak gerekirse, katniss adlı baş karakterimizin ağzından, onun düşünceleriyle beraber olaylar devam ediyor. Onüç mıntıkanın – bu sayıyı neden seçti bilmiyorum. – birbirleriyle giriştikleri savaştan sonra oniki mıntıkanın birleşerek onüçüncü mıntıkıya yok etmeleri sonrasında oluşan dünyada capitol denen yönetim merkezinin tüm mıntıkaları bir arada tutmak adına yaptıkları bir oyun olan açlık oyunları bana tarihi anımsattı. Çünkü yunanistan kurulmadan önce de – anadolu toprakları dahil – belirli kolonilerden oluşuyorlardı ve savaştan sonra bir araya toplanmışlardı devamında ise olimpiyatlar oluştu – bu konuda yanlış olabilirim – Neyse ki kitabın yazarı da önsözde bazı olaylar sonrasında bu kitaba yazmaya başladığını söyledi….
Kitabı daha bir fantastik bekliyordum ama kendi hayalinde yarattığı mıntıka topluluğu dışında fantastik sayılabilecek tek öğe; kitabın en sonunda karşıma çıktı… Bunun sebebi olarak ise ben yazarın fantastik öğeleri seçmekten çok baş karakterin duygu ve düşünceleri ile geçmiş – şimdiki zaman arasında gidip gelmesi ile yaşananları harmanlayıp bizlere sunma isteğinin olduğunu düşünüyorum. Zaten bunda başarılı olduğu için kitap sıkıcı gelmedi; bölüm sonlarında yer alan süprizler ise devamlılık adına başarılı sonuçlar doğurdu diyebilirim.
Yazarın ilk okuduğum kitabı olan açlık oyunlarını bitirdiğim gece ateşi yakalamak adlı devam kitabını da internetten sipariş verdim. Kitabı bitirdikten sonra kendi kendime yaptığım espri ise daha fazla akılda kalıcı türden: yazar, kitabı okurken hiç yemek yemedi sanırım, çünkü aklı fikri hep yemekteydi sanki!…
İyi okumalar…
kitap gayet iyiydi ve toz kondurmayacağım. İnsanda böyle bir hayal gücü olması ve bunları uygun bir dilde yazıya aktarabilmesi inanılmaz bir özellik. Kitabı beğenmeyen ve yetersiz bulan arkadaşlar için söylemek gerekirse lütfen bu kitabın yarısı güzelliğinde bir kitap da siz yazın derim. Filmine gelecek olursak tek söyleyebileceğim fazla acele edilmiş bir film olmasıdır. Kitaba puanım 9 olurdu. :lol:
filmide süperdi kitabıda aynı hayal ettiğiniz gibi zatenn :lol: :lol: :lol: :lol: