Brandanın altında oturmuş, sokağı izlerken yoldan gelip geçen onlarca kişinin aklından o an neler geçirdiğini merak ediyordum. ‘Çaylar’ diye bağıran bir abimin iki çayla yanıma gelip oturmasıyla gerçek dünyaya yeniden döndüm. Ama bu kısa sürdü; biraz sonra ikimizde sokağı izlemeye başladık çayları yudumlarken… Tabii ki tek farkla: artık abinin ne düşündüğünü merak etmeye başlamıştım…
Bizi gerçek dünyaya yeniden döndüren ne sokaktan geçen güzel bir kız ne de bize yönelen bir arkadaştı. Yoldan geçen arabanın ani freniyle irkilmiş, meraklı bakışlarımızı arabaya çevirmiştik. Arabanın kapısının açılıp bir genç bayanın etrafına hiç bakmadan, yangından mal kaçırır gibi doğrudan eve girmesine şaşkın bakışlarla uzun süre baktım durdum. Gözlerimi kızın geçtiği o boşluktan alamıyordum. Bir kaç dakika sonra abinin şenşakrak gülüşüyle kendime gelebildim.
– Neyin var olm öyle bakıyorsun kıza yiyecek gibi?
– Bakamadım ki abi! Görmedin mi? Kız nasıl içeri girdi ya? Olimpiyatlara katılmalı!
– Bir sebebi vardır elbet olm, keyfinden değildir.
– Nasıl yani? abicim peşimden köpek koşsa o şekilde eve giremem yani imkansız!
– Sen alay etmeye devam et, o kızın başına gelenler senin başına gelse burada durmazdın.
– Hayırdır abi? Bir şey biliyorsan anlat biz de bilelim…
– Biliyorum. O gördüğün kız bizim eski komşumuz. Ailesi zamanında üniversiteyi kazanan bu kıza ödül olarak antalyaya tatile göndermişler. Fakat kız hem kıyafet hem de yaşanan ortam nedeniyle geri dönmüş fazla kalamadan… Ailesi de bu duruma dayanamamış olacak ya, kızlarını istanbula yollamak istemişler. Kader ya! Çekecek kızı ister istemez. Kızda kabul etmiş, yazılandan kaçış yok biliyorsun.
– İyi de abi, sadede gelsen? Bir istanbul adama ne yapar ki? Aklıma kötü kötü şeyler geliyor ama ne bileyim! İstanbula aşığım bilirsin. Ama bir türlü hikayenin sonunu tahmin edemiyorum. Anlat artık şunu:
Çayımızı yudumladıktan sonra abi devam etti;
– Dinle beni işte, az sabret. Bu kız istanbulda tarihi mekanları gezerken bir gün minibüsten indiğinde karşısında son model arabasından inen, elinde çok tatlı bir köpek olan yakışıklı bir çocuğu görmüş. Bu arada bu kız çok güzel bir kız, haberin olsun.
– Abicim göremedim ki! Işık hızıyla eve girdiğini sen de gördün. Ama not aldım bu dediğini, ileride lazım olabilir belki.
Hafiften gülüşüme kızdı herhalde ki sert bir ifade takındı, kaşlarını çattı ve:
– Köftehor sen alaylı konuşmaya devam et. Neyse kız bu çocuğu görmüş ama hayvanları sevdiğinden köpeğe doğru bir gülücük atmış. Gülmüş yani köpeği görünce sevimli olduğundan.. Ama arkasını dönüp gitmiş. Çocukta bunu görmüş, üstüne alınmış. Kızın ondan hoşlandığını zannetmiş. Kızı takip etmeye başlamış böylelikle. Bir kaç yerde yanına sokulmuş ama kız karşılık vermeden uzaklaşmaya çalışmış. Ama çocuk inatçı çıkmış. Surların etrafında dolaşırken çocuk herhalde reddedilmeye alışkın olmadığından kızı kolundan tutup konuşmaya çalışmış. Kız korkudan konuşamamış. Bunun üzerine çocuk kızı oracıkta dövmeye başlamış. DÖverkende benim param var, beni nasıl kabul etmessin, zenginim, yakışıklıyım, her şeyim var gibisinden laflar ettiğini duymuş; kızı elinden kurtaran çevresindeki adamlar…
– Ama insanlığı yokmuş… O da para etmiyor gerçi…
– Evet.. İşte kız o gün gözlerini tekrar hastanede açabilmiş. O günden beri psikolojik tedavi görüyor. Sosyal yaşantısı tamamen bitti. Erkeklere karşı aşırı tepkili ve nefret ediyor. Misafir geldiğinde bile onlarla oturamıyor.
– Keşke beni tanısaydı!
– Sen fosilsin olm, sen yoksun aslında. Senin gibi biri yok. Gerçi sana şu durumda tanışma şansını bile vermezdi emin ol. Neyse. 5 yıldır tedavi görüyor. Birazcık olsa düzeldi, iyi ama yine seninde şahit olduğun gibi bize anormal gelen davranışlarda bulunabiliyor.
Sessizce başımı çevirip, sokaktan geçenlere daldım yine. Fakat gözüm görmüyordu kimseyi. Aklımdan o kızın yaşadıklarını en başından itibaren yaşamaya, anlamaya çalıştım. Zaman durmuştu benim için…
Ön yargı… Bazı insanlar hep kötü düşünür ama bazıları da bu kız gibi, benim gibi iyi düşünür. Ama her zaman söylerim yine de: önyargı yanlış bir davranıştır; ister iyi ister kötü olsun…
Değerler… Artık parayla, karizmayla, güçle herhangi birini hayatına sokmak ne kadar kolay zamanımızda… İşte bu kız gibilerle karşılaşanlar, ne yapacağını bilemiyorlar… Onlarında nesli tükeniyor artık…
Kısacık fani ömrümde bir şeyi öğrendim: Bir insanın iyi olduğunu mu sanıyorsun? Buna inanmak mı istiyorsun? İnan ve zamana bırak! İşte o zaman, kalbinde o insanın en iyi halinin aslında gerçek olmadığını göreceksin…
İnsanlardan nefret etmem için geçerli sebeplerim var…