Sakine
  1. Anasayfa
  2. Kitap İncelemesi

Sakine

0

Sakine adlı kitapta altını çizdiğim bazı anlamlı cümleler;

“Bizi rahatlatacak engin bir boşluğa ihtiyacımız var. Peki bu boşluğu nasıl oluşturacağız? Elbette canımızı sıkan her türlü modernite unsuruyla aramıza mesafe koyarak. Mesafeleri oluşturmak vazgeçmektir.’’   (s.25)

“Ne de olsa şeytan tembellerden beslenir. Fırsatçılık, kriz faydacılığı, ayak oyunları ve tecrübe hırsızlığı bireysel yaşamı telkin ederken aynı zamanda tembel kişilikleri de üretiyor. … Sürekliliğin önündeki engel, bir şeyi garantiye alma isteğidir. Esasında hayat risk taşır. … “Modern insanı konformist bir yaşantıya davet eden fısıltı, risk almadan ve zahmet çekmeden hayatı yaşayabileceği iştahıdır.’’ (s.28)

“Sözlerini, gözlerini, bedenini, sevgisini ve daha nicelerini mahrem bir duygu ile sevgiliye ait kılma. İşte insanın hayata sunacağı en büyük zenginliği.’’ (s.38)

“Bireyi sosyal hayata dahil ederken onu ahlaken yozlaştırılan modernizm, ona konformist bir dünya yaşantısı sunma vaadiyle şahsiyetini yok eder. İlerleme dürtüsüyle birey, kendine; enfüsi ve afaki tüm ahlaki birikime yabancılaşır. Bütünden kopuk bir birey olmaya sürüklenen modern insan hayatı kaygı içinde geçer.’’ (s.44)

“Düşünsenize gözlerinizin süreceği hiçbir iz yok. Ne sizin ne de başkalarının izlerini… Göz için bundan daha büyük körlük olur mu? Yeryüzünde tüm izlerin silinmesi ve bir yol kalmaması! İşte bu günümüz insanına fırsat ve özgürlük diye sunulan argüman.’’ (s.45)

“Sessizliği bilmeyen sesleri de duyamaz hakikati ile. Sessizliği duymak sesi duymakla doğru orantılıdır.’’ (s.50)

“Moderniteyi ayrıcalık ve üstünlük olarak gören ve kendi zulmüne meşru zemin yapan Batı aklı, ruhunun seslerini dinlemez. Onun duyduğu tek ses bedeninden gelen ve bir an önce karşılanması gereken ihtiyaçlarının sesleridir.” (s.51)

“Modern insanın kulağına sıkıştırılan kulaklıklar ile aklının frekansları sürekli yüksek titreşime maruz bırakılırken kalbinin ilk atışına dair tüm sesleri duyulmaz kılınır ona.’’ (s.54)

“Çünkü gölgesini üreten insan, başkasının gölgesine sığınmaz.’’ (s.58)

“Modernizm sadece bireyin menfaatine olan şeyler için iyi kavramını kullanır. Sıra başkalarına gelince, kendi çıkarı olmayacaksa, iyiyi dillendirilmez. İyi’yi de yaptığı tüm sorumsuz davranışlarını akladığı bir şova dönüştürür. Yüzyıllarca sömürülen Afrika için bir sorumluluk kampanyası misali…’’ (s.59)

“Anadolu kadını kendisine dayatılan gücü ve başarılı kadın algısına karşı bedenini ve zihnini sömürgeleştirmeden direnerek üretilen yalan ve sanallığa naif bir direniş sergiler. Çünkü hala kalbini muhafaza etmektedir.’’ (s.71)

“İyilik, iyi insana ait değildir sadece. Kötülükten dönmek isteyenin de yıkandığı bir sıfırlamadır.’’ (s.75)

“Modern insan kişisel sorumluluklarını ilgili kurumlara devreder. Kişisel bağlılıkları aşırı kurumsallıkla kaybolur. Dünyanın bir ucundaki göçmen kuşların karşılaştığı engellere yönelik gür sesli bir açıklama yaparken, gönüllüleri kendi apartmanlarındaki bir ihtiyaca karşı en ufak bir duyarlılık göstermez. İşte bu modern insanın krizidir.’’ (s.85)

“Sorulara insanlığın yüceliğine yakışan cevap üretemediğimiz müddetçe tüm cevaplar malayani kalacaktır. O halde her soru cevabıyla birlikte ‘iyi’ olanı üretmeyi hedeflemelidir.’’ (s.88)

“Oysaki annem bana, öğretmenine hangi soruları sordun, diye sorarak benim öğrenme ve bilme merakımı sürekli diri tuttu.’’ (s.92)

“Ustam der ki; makine kullanan kişi bütün işlerini makine gibi görür. İşlerini makine gibi gören kişinin makine gibi yüreği olur. Ve göğsünde makine gibi bir yürek taşıyan kişi, masumiyetini kaybeder. Saf masumiyetini kaybeden kişi, ruhunun hareketlerinde kararsız olur. Bu şeyleri bilmediğimden değil, kullanmaktan utanırım.’’ (s.96)

“İnsan zor zamanlarda yetişir. Çorak topraklarda olgunlaşır. Zor zamanların eseridir. Ağır bir yenilgi, büyük bir hayal kırıklığı, anlaşılamaz bir ihanet, bastırılamaz bir gürültü eşliğinde büyür. Her başkaldırıya insanca bir tavırla direndikçe büyür. Yokuş yollarda şikâyetten uzak tırmandıkça gelişir. Hakkını sorumluluklarında arar. Başkalarıyla kendini kıyaslayıp sahip olmadıkları üzerinden başkaldırmaz. Sorumluluklarını yerine getirmedikçe sosyal ahlakını da geliştirir. İnsan zor zamanlarda gösterir gerçek hüviyetini.’’ (s.110)

“Modern hayatın içinde insanı kıskıvrak yakalayan her türlü haset ve tüketim sorunundan sıyrılmak için önce kalbi temizlemek gerekir. Bunun için de birçok şeyi kalbin kapısının dışına atmak lazım. Dışarıda bırakmak ise susmakla olur. Susan, dinler, derinlere iner. Tıpkı Mevlevi dervişlerinin uzun bir yolculuğa çıkmadan evvel susma orucu tutması gibi.’’ (s.116)

“Dilimize yer edilen ‘gönül’ yerine ‘heart’ (kalp) derler. Ama gönül, kalbin seven yönüdür. Kalbin seven yönü gönülle ifade edilirken biz nasıl olur da aşkı rakamlara dökeriz?’’ (s.123)

“Covid’19 vesilesi ile maskeleri takıp da doğrudan gözlerimize baktığımızda ne kadar büyük bir anlamı kaybettiğimizi fark ettik.’’ (s.124)

“İhtiyaçlarımızı kontrol edip azaldıkça gücümüz artar ve böylece zihnimizin, arzu ve isteklerimizin ve dahi nefsimizin bize gem vurduğu baskılar karşısında ortaya koyduğumuz mücadelemiz bizi özgürleştirir.’’ (s.126)

“Modernizmin yıkmak istediği insani değerleri nasıl yaşatacağımızı ve bunun mücadelesini verirken de küresel yapılara karşı bireysel imkanlarımızla nereye kadar direnebileceğimizi kaygıyla düşünebiliriz. Her gün yapması gerekeni yapması gerektiği gibi yapan, ailesine sahip çıkan, işine ve emeğine zararlı düşünce ve ürünleri katmayan, sahip oldukları üzerinden kendini tanımlayabilen her insan kendi çapında küçük ama dünya ölçeğinde büyük bir mücadeleyi vermektedir.’’ (s.126)

Sakine adlı kitapta altını çizdiğim bazı kelimeler:

FORDİZM: Henry Ford’un öncülüğünü yaptığı, üretim bandının uygulamaya konmasını içeren üretim sistemi. Geçen yüzyıl boyunca en baskın olarak kullanılan üretim yöntemidir. Parça taşıyan şerit geçerken her işçinin kendisine ait iş kısmını bu şerit üzerinde hemen yapması prensibine dayanmaktadır.

POSTFORDİZM: Post Fordizm, Fordist üretimin sona ermesinin ardından esnek üretim, çalışma ilişkilerinin bireyselleşmesi ve pazarların farklı bölümlere ayrılmasıyla tanımlanan yeni üretim yöntemlerinin büyümesini tanımlamak için kullanılan bir terimdir. 1970li yıllarda OPEC’in petrol fiyatlarını arttırma kararı Batı’nın gelişmiş sanayiye sahip ülkelerinde bir kriz yaratmıştı. Kapitalizmin bu dönemdeki krizi yeni bir üretim modeline geçişi de tetiklemiş oldu. Böylece fordizmin katı ilkelerinden uzaklaşmaya ve post-fordizm olarak adlandırılan üretim sistemine geçiş başlamıştı.

MÜŞFİK: Arapça kökenli ve sıfat olarak kullanılan bir sözcüktür. Sevecen, şefkatli manasına gelmektedir.

KARİ: Kuran’ı kurallarına uygun şekilde ve güzel bir şekilde okuyan kişilere kâri denir. Tecvid kurallarına uygun okuyan ve aynı zamanda Kuran-ı Kerim’e özel bir makamda okuyan kâriler özel eğitim görürler.

HEDONİST: Fransızca bir sıfattır, hazcı anlamına gelir: “Bir cemiyette hedonist insanlar arttığı nispette ahlaki düşüş de hızlanır.”

MEVEDDET: Kulun Allah ile ülfet etmesi halini ifade eden bir tasavvuf terimidir.

MODERNİTE: Modernite, Avrupa’da yaklaşık olarak 17. yüzyıl civarında ortaya çıkan, zamanla tüm dünyaya yayılan toplumsal değerler sistemine ve organizasyonuna verilen isimdir. Genel anlamda gelenek ile karşıtlık ve ondan kopuşun; bireysel, toplumsal ve politik yaşam alanlarının tamamındaki dönüşümü ya da değişimidir. Anthony Giddens’a göre moderniteyi özgün yapan niteliklerinden biri devamsızlık özelliğidir. Marxist felsefeye dayalı tarihsel materyalizme dayanan bu düşünceye göre özellikle modernite öncesi ile modernite arasında oldukça belirgin bir kırılma söz konusudur. Modernite, toplumsal ve bireysel hayatın her aşamasını hem derinden hem de geniş bir açıdan sarsmış ve değiştirmiştir. Modernleşme ve Modernizm ile ilişkili ama bunlara indirgenemeyecek olan bir kavramdır. Ortak bir bağlama dayansalar da tarihsellikleri ve ifade ettikleri anlam alanları bakımından birbirlerinden ayrılırlar.

MAMAFİH: Arapça kökenli zarftır, bununla birlikte anlamında kullanılır: “Mamafih arada bir ufak tefek işleri de kendi hesabıma alabiliyorum.”

HOLİZM: Bütüncülük akımıdır; bütünün, kendisini oluşturan parçaların toplamından daha fazla olduğunu savunan felsefe görüşüdür.

MATERYALİZM: Maddecilik, özdekçilik veya materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a priori olan hiçbir metafiziksel kavramı kabul etmeyen felsefe kuramıdır. Bir diğer deyişle madde, var olan tek tözdür. Maddecilik “fiziksel maddenin tek veya esas gerçeklik olduğu” yönündeki kuramdır.

PLURALİZM: Pluralizm veya Çoğulculuk, birçok mutlak ilke, güç, enerji veya madde kabul eden teori veya sistemleri tanımlar. Farklı konularda, bu (aynı) temelden hareket eden çeşitli kullanımları vardır. Politikada, çoğulluğun kabulü ile beliren birkaç siyasi partiye dağıtılmış güçler dağılımını içeren herhangi bir politik teori veya sistemi tanımlamakta kullanılır.

İyi okumalar…

  • 0
    alk_lad_m
    Alkışladım
  • 1
    sevdim
    Sevdim
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    be_enmedim
    Beğenmedim
Paylaş
İlginizi Çekebilir
Bir Doğu Masalı Sadık veya Kader Voltaire

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir