Yazar, gerçek hayattaki karakterlerden, mekanlardan, olgulardan, kavramlardan: hepsinden muazzam derecede yararlanmaya devam ediyor. 33 Grihavarimiz var; bunu masonların 33. derece kavramından mı aldı bilinmez! Sin kelimesini kullanıyor ve hatta kitaba ismini verdiriyor: sin demek, tanrı demek ibranice. Kitabın konusuyla pek alakalı bir isim gibi durmuyor. John yani Janus’a (Derzulya’nın güya efendisi ve kurucusu!) muhasebecilik mesleğini uygun görüyor; hani peygamberlerin bir mesleği olur ya… :) Bunun gibi bir çok tanıdık çağrışımlar yapan şeyler var kitap da: Türkler, Ergenekon vs. vs. Zaten var olan bir dünyanın yok olmasıyla oluşan bir kurgu dünyasında yol alıyoruz. Geçmişten beslenerek hareket ediyor anlayacağınız.
Kendi ifadesiyle; son 4 yıl hiç kitap yazmamış, bunun sebebi de Sin kitabıymış. 4 yıl. Dile kolay! Bodrum’a demir attı bu kitap için… Hayal dünyası gerçekten muhteşem bir insan olduğunu kabul ediyorum: ama anlatım çok ama çok basit olmuş. Tamam; kurgu akıcı gidiyor, sıkılmıyorsun ama mesela karakter ve mekan tasvirlerine neredeyse hiç yapılmamış! Romanı roman yapan şeyler bunlar; ama kitapta nedense yok! Serinin ilk kitabı olan Asi’de de bu fazlaca olmamıştı ama bu kitapta mekan ve tasvirler görmezden gelindi. Bu da okuyucuya ‘olayı fazla düşünme sen!’ demek gibi bir şey herhalde! Fazla yormuyor sizi anlayacağınız. :)
Sin – Sarı İstila aslında ilk kitapta da sıkça duyduğumuz çekik gözlülerin kurguya dahil olmalarını işlemek için yazılmış gibi: tabii bu arada Harzam, Janus’un düzenleyeceği dövüş için adamlarını toplamaya devam ediyor. Bu da kurguya yeni ve ilginç karakterlerin katılmasını sağlıyor: burada bir öneri de bulunmak istiyorum, bu karakterler daha detaylı bir şekilde işlenip kurguya adapte edilebilirdi. Çok basit kalıyorlar! Bu yüzden serinin devamında özellikle dövüş sahnelerinin çok basit kalacağını hissediyorum. Umarım yanılırım! Yazar eşcinselleri de unutmamış; kitapta fazla ismi geçmeyen Elem’in başına gelen olayda eşcinseller başrolde! :) Yazar gerçekten her kesime hitap ediyormuş diyelim bu vesileyle… :)
Yazarın hayal dünyası gerçekten ilginç; ne olduğunu tam olarak anlayamadığımız ve aslında finalini merak ettiğim Elem’in (ismi yine bir şeyi çağrıştırıyor değil mi?) Sin kitabındaki rolü sadece geçiştirmelik! Bir de artık büyüyüp kadın olduğu için cinsel bir ilişkiye girmesi gerekiyordu sanırım! Bunu da gerçekleştirdi, bir bebek doğdu ve bir an da büyüdü! Onun akibetini de merak ediyorum açıkcası; ama yazar Sin – Sarı İstila kitabıyla aslında serinin devam edecek kitaplarını yönlendirmeye çalışmış gibi. Her konuda neredeyse bir bilgi kırıntısı var… Bu yüzden şunu söylemek gerek: ilk kitabın ve belki de serinin baş karakteri olan Sarp, bu kitapta kendine fazlaca yer bulamadı; bunun sebebi de yukarıda yazdığım gibi sarı istila romanının bir geçiş kitabı hüviyetinde olması gibi gözüküyor.
Velhasıl…
Derzulya; gerçekten ilginç ve bir o kadar güzel bir fantastik dünya.
Asi mükemmel bir epik – fantezi örneğiydi.
Fakat Sarı İstila olmamış!
Akıcı ve sade ve tabii ki anlaşılır: ama rakipleriyle kıyaslandığında çok basit bir seviyede kalıyor. Hayal gücüne ve emeğe saygım sonsuz ama ileri de mesela habis üçlemesi tek kitap halinde basılsa: işte o zaman çok anlamlı bir yere oturmuş olacak bana göre bu kitap. Zaten fantastik bir roman neden bu kadar ‘kısa’ olabilir ki? 2 günde bitirdim! Okurken aksiyona kendimi kaptırdım ama bu kadarcık! Beklentimi kesinlikle karşılamadı, sadece ileride okuyacağımız serinin devamı için bir ön söz niteliğinde oldu. Hayırlısı olsun!
Doğum günümde gelen bu hediyeyi yazar ile paylaşmıştım; o da sağ olsun cevap vermişti. Ona da tekrar teşekkür ediyorum ve serinin devamını daha hızlı bir şekilde ( farklı kitapları yazmaya çalışmasını eleştirmek istiyorum, böyle yapmasın! ) yazmasını, fazla bekletmemesini diliyorum. Eleştirileri de mutlaka dikkate alacaktır. Bu arada googlede ufak bir araştırma yaptım ve sin sarı istila konusunda sözlükler dışında pek bir yazı da göremedim. Umarım herkesin bu kitaptan haberi olmuştur!
NOT: Bu arada sarı istila kelimesini merak ettiğimden biraz araştırma yaptım, googlede daha önce sarı istila adında çıkan başka bir kitaba rastladım. O kitapta da Çin’in gücünden ve etkilerinden bahsediliyor. İlginç bir benzerlik…
Orkun Uçar‘ın yazdığı ve şimdiye kadar okuduğum en iyi Türk yazımı fantastik roman olan Asi’nin devamı olan Sin – Sarı İstila ile macera devam ediyor.
Şimdi işin yoksa 10 yıl daha bekle ki asa – gri tanrı yazılsın da çıksın… :))
İyi okumalar…