Sinekritik: 007 James Bond – Altın Parmak

Goldfinger

007 James Bond serisi 1964 yapımı serinin 3. filmiyle devam ederken , Bond rolünde yine karşımıza Sean Connery çıkıyor ama bu sefer yönetmen koltuğundaki değişiyor: Guy Hamilton. Diğer filmlerden farklı olarak dönemin gelişen teknolojik imkanları filmde kendini gösteriyor ve daha iyi aksiyon sahnelerinin çekilmesi sonucunu doğuruyor. Artan film bütçesiyle orantılı bir şekilde yapımcısına para kazandıran film bana göre diğer filmlere göre daha ayrıntılı idi ve bu da filmin bendeki izlenimi kötü oldu diyebilirim.

İngiliz Ajanı 007 James Bond bu filmde uluslararası bir mücevher kaçakçısı ve altın tüccarı olan Goldfinger‘la mücadele ediyor. Aurec Goldfinger’ın ilk bakıştaki planı dünyanın en büyük ve zengin bankası olan Fort Knox’ı soymak. Ama macera geliştikçe aslında amacının; burayı soymak değil de içinde nükleer bir bomba patlatıp ABD’nin altın rezervinin tamamını 58 yıl radyasyonlu bırakıp kendi stoklarındaki altının karaborsa 10 kat değerlenmesini sağlamak olduğu ortaya çıkıyor. James Bond, müthiş zekası, Q’nun verdiği aletleri ve dayanılmaz cazibesi ile bu planı bozmaya çalışıyor. Bu esnada onu en çok zorlayan ise efsanevi Midas dokunuşu ile karşılaştıklarını altına çeviren Kore’li kötü adam.

Karizması, sesi ve oyunculuğuyla sevilen karakter James Bond’a bu filmde de hayat veren 1950 ‘Bay Kainat’ üçüncüsü Sean connery‘e ‘bond kızları olarak ‘ Honor Blackman ile birbirlerine çok benzeyen iki kardeşi canlandıran Shirley Eaton ile Tania Mallet eşlik ediyor.

Bazılarına göre konusu, kurgusu ve işleyişiyle serinin en iyi filmi olarak gösterilen film benden 6 puan alıyor. İyi seyirler.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık