Kitap Yorum: Selahattin Eyyubi

Selahattin Eyyubi

Haçlılar karşısında elde ettiği zaferler ile tanınan, İslam dünyasının en önemli kahramanlarından biri olan, asıl adı Ebü’l-Muzaffer el-Melikü’n-Nâsır Salâhuddîn Yûsuf b. Necmiddîn Eyyûb b. Şâdî, bilinen adıyla Selahattin Eyyubi hakkında yazılan kitabı bitirdim. Yazar İbrahim Halil ER tarafından kaleme alınan ve Mevsimler Kitap yayınevi tarafından piyasaya sürülen eser, Piyes niteliğindedir. Benim elimde bulunan 2016 tarihli (1. baskı) kitap toplamda 80 sayfadan oluşmaktadır (içerik bulunan sayfa sayısı ise takribi 65 sayfa civarındadır). Daha çok çocuklara hitap eden bir türde, piyes niteliğinde yazılan eser okunmaktan ziyade sahnelenmek ve izleyiciye bu şekilde aktarılmak üzere yazılmış ve yazar zaten bunu eserinde kendisi de dile getiriyor.

Elimdeki eser “Selahattin Eyyubi” adıyla piyasaya sürülmüş ki aslında Selahaddin şeklinde yazılması daha doğru olurdu diye düşünüyorum. Burada yazar Türkçe yazım imla kurallarına uymak istemiş olabilir. Kitabın yazarı İbrahim Halil ER İslami konularda eğitim almış, alanında benzer eserlere sahip bir yazar olarak göze çarpıyor. Elimdeki eser 2016 yılında 1. baskısı İstanbul’da yapılmış bir eser ve 80 sayfadan oluşuyor.

Selahattin Eyyubi kimdir?

Kitap, Selahattin Eyyubi (bende yazar gibi kullanıyorum ismi) döneminin çok güzel bir özetini giriş kısmında yapıyor. Önsöz kısmında Selahaddin Eyyubi’nin tarih sahnesine çıkışına kadar ki süreç çok yalın bir şekilde özetleniyor. O tarihlerde İslam dünyasının iki bloka ayrıldığı, Abbasi ile Fatımiler arasında devam eden hem siyasi hem de dini alandaki çekişmenin devam ettiği, Bizans’ın bu durumu kendi yararına nasıl kullandığı, Suriye – Filistin topraklarında yaşanan savaşların topluma etkisi anlaşılır bir şekilde okuyucuya aktarılmaya çalışıldı (s. 8). Ayrıca o günlerde yaşanan olayların günümüze yansıması ile bugün dahi yapılması gereken ancak yapılmayanlar, tarihten örnek verilerek aktarılmaya çalışıldı. Örneğin Mısır’ın önemi üzerinde oldukça durdu: İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişard’ın Haçlılara işaret ettiği en önemli strateji, Filistin’in savunması için Mısır’ın elde tutulması fikriydi (s. 15).

Eserde Selahattin Eyyubi’nin hayatından da bahsedildi. Kürt kökenli olduğunun altı çizildi, ailesinin geçmişinden de bahsedildi: O bir Kürt’tü. Askerleri Oğuzlardan (Türklerden) oluşuyordu. Yönettiği ve destek aldığı halk kitlesi ise Arap’tı. Yani İslam toplumunun üç önemli unsurunu bir arada toplamayarak başarıya ulaştı. Maalesef günümüzde bu üç unsur, birbirleriyle savaşmakta ve düşman safında durmaktadırlar (s. 16)

Selahattin Eyyubi adlı eserin kapak görseli bu şekilde.

Selahattin Eyyubi ailesi ile birlikte Zengilerin himayesine girerek Haçlılara karşı savaşlara katıldı. Zengiler, Selahaddin Eyyubi’nin önünü açan ve Selahattin öncesi dönemi hazırlayan kişilerdir (s. 12). Kitapta ünlü İslam kahramanının katıldığı savaşlar, aldığı rütbeler, kurduğu devlet, aldığı kararlar kısa ve öz bir şekilde anlatılarak piyes bölümüne geçiş yapılıyor. Yazar ilk kısımda Haçlıların Kudüs’ü aldıktan sonra Müslümanlara yaptıkları zulümleri de tarihi isimlerin kitaplarından anekdotlar paylaşarak okuyucuya aktarıyor (s. 14). “… İşte Batı ile İslam’ın farkı! Onlar aynı senaryoyu Endülüs’te, İzmir’de, Irak’ta, Afganistan’da ve hatta Kızılderili Amerika’sında da uyguladılar. Onların medeniyetinin temelinde mazlumların kanı var” (s. 14).

Selahattin Eyyubi (TDK’ye göre böyle yazmak gerekiyor ama doğrusu bana göre Selahaddin Eyyubi olmalıydı ki yazar her ne kapakta Selahattin ismini kullansa da içerikte Selahaddin ismini kullanıyor, bunu da belirteyim), Kudüs’ü alınca Haçlılara iyi davrandı. O hiç kimseyi öldürmediği gibi, esir düşenlerin fidyelerini kendisi ödeyerek affetti. O, şerefli bir insanın zaferini nasıl kutlayacağını bütün dünyaya göstermiş oldu (s. 13). Eğer Eyyubiler devletini kurmamış olsaydı İslam dünyası doğuda Moğol, batıda Haçlıların saldırısına uğrayacaktı. Kurduğu devletin devamı niteliğinde olan Memluklerde İslam dünyasına önemli kazanımlar bıraktı.

Eserde Selahattin Eyyubi ana karakter olarak karşımıza çıkıyor; bunun yanında tarihi bir kimlik olarak İbn-i Esir soruları soruyor, bunların yanında alt karakterlerde bulunuyor. Piyes niteliğinde olduğundan mekan tasvirleri de basit bir şekilde aktarılmaya çalışıldı. Anlatıcının, karakterlerin dili gayet yalın, akıcı ve çocukların da anlayacağı türden aktarıldığı görülüyor. Ana fikir olarak da bizlere bir ve beraber yaşamak zorunda olduğumuz yoksa bu topraklarda zulüm ve savaşların asla sona ermeyeceği geçmişten günümüze tutulan ışık ile aktarılmaya çalışılıyor.

İyi okumalar.

Selahattin Eyyubi adlı kitaptan alıntılar

“… İslam ümmetinin Türk – Kürt ve Arap unsurlarını birleştirdi. Haçlıları Kudüs’ten kovdu. Onun bu başarısı, Müslümanlara şunu öğretmiştir: Bu topraklarda yaşamak istiyorsanız birbirinize kenetlenmelisiniz.” (s. 5)

“… İslam dünyası için yeni bir ümit ışığı taşıyan kişileri de dünyanın ilk teröristleri olan Haşhaşiler (Hasan Sabah’ın Alamut kalesinde kurmuş olduğu Batıniler) tarafından suikastlar sonucu öldürülüyordu.” (s. 8)

“… Harp ateşi tutuştuğu zaman insanın en kötü silahı gözyaşı dökmektir. Ey Müslümanlar! Arkanızda öyle olaylar oluyor ki, başı ayak yapıyor. Bütün uyuyanları uyandıran olaylar olurken insan nasıl rahat uyur? Şam’daki kardeşleriniz, kılıçlara ve sırtlanlara yem oluyorlar. Rumlar (Haçlılar) onlara her türlü kötülüğü reva görürken, siz bir şey yokmuş gibi rahat duruyorsunuz.” (s. 10)

“… Haçlılar, Filistin bölgesine yerleştikten sonra, bu Müslüman denizinde yaşamalarının tek yolunun, Müslümanlar arasındaki ihtilafı körüklemek ve onları birbirlerine karşı kırdırmaktan geçtiğini anladılar.” (s. 11)

“… 11. ve 12. yüzyıl İslam dünyası günümüz dünyasına oldukça benzemekteydi. …. Kudüs Haçlı krallığı yerine İsrail devletini, Papa / Fransız devleti yerine ABD ve Avrupa’yı, Müslüman emirler yerine de bugünkü irili ufaklı birçok devletçikleri koyabilirsiniz.” (s. 11)

“… Selahaddin Eyyubi’nin hayattaki en büyük iki arzusu vardı. Biri Kudüs’ü almaktı. Onu gerçekleştirdi. Diğeri Müslümanlar arasında birliği sağlamaktı. Onu kısmen gerçekleştirdi. Fakat vefatıyla bu birlik yavaş yavaş bozulacaktır.” (s. 15)

“… İslam dünyası bir bütündür. Bir yere yapılan saldırı, peşinden diğer bölgeleri de saldırıya açık hale getireceği gibi düşman orada durmayıp bütün bölgelere yayılacaktır. Geçmişte, Haçlılar Kudüs’e gelinceye kadar nasıl ki niyetlerini sakladılarsa, günümüzdeki onların torunları da aynı şekilde davranmaktadırlar.” (s. 16)

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık