Kitap Yorum: Yavuz

okay tiryakioğlu - yavuz‘Şunu hep hatırlayalım ki hayatın gri ayrıntıları bizi hep boğar, televizyon, internet ve bilgisayar gibi suni yüzleri, bu gri düzlemin üzerindeki farklı renkler olarak görmeyin. Bize yalan söylüylar. Modern zamanlar ve sahte ışıltılı nimetleri içimizdeki karanlığı arttırır. ‘

Bir tarihi romana, zamanın tüm olumsuzluklarını anlatan bir kaç paragraflık bir cümle ile başlayan yazar ile ilk tanışmam, yazıma başladığım paragraf ile bir anda bağa dönüştü. Kendisi sanki düşüncelerimi kitabın önsözüne iliştirdiği bu cümlelerle tekrarladı. O an kitabı okumak için daha fazla heyecanlı olduğumu söyleyebilirim: çünkü tarihi ve sıkıcı bir roman beklerken, atak ve doğru konulara parmak bastığını gördüğüm bir roman vardı elimde sanki… Heyecanla, bir gün de okudum: doğum günümde bana hediye gelen bu kitabı… ( arkadaşa teşekkürler tekrar. )

Kitap, adındanda anlaşılacağı üzere Osmanlı İmparatorluğu’nun en şaşalı günlerini yaşayan ve yaşatan Yavuz Sultan Selim’in hayatından kesitleri anlatıyor. Çocukluğuna vs. pek inmeden daha çok, zaten kısa süren hayatının en önemli anlarını anlatmış kitapta yazar. Öncelikle tahta çıkana kadar çektiği eziyletlerin, çocukluğundan gelen davranışsal özetlerle kısacıkta olsa bize aktarıldığını görüyoruz kitapta. Sonrasında ise, kendimizi savaş meydanlarında ve akıl almaz kararlarla divanlarda buluyoruz: müslüman devletlerin kendi aralarındaki bu kısa süren savaş neticesinde Avrupa’nın entrikalarını ve belki de bu savaşlar olmasaydı avrupayı yerle bir edebilirdik gerçeğini sindirmeye çalışıyoruz içimizde…

Kitabı okurken not ettiğim bazı noktalar vardı, onları sizlerle de paylaşmak isterim:

Marsilio Ficino: 1433-1499. İtalyan Yeni Platoncu düşünür. Platon‘un felsefesine Rönesansın bakış açısını katmış olan bir düşünürdür. Ruhun ölümsüzlüğü üzerine bir dizi kanıt öne süren Ficino, insanın evrenin merkezinde olduğunu savunmuş ve insan yaşamını da, ruhun Tanrı’ya doğru bir yükselişi olarak yorumlamıştır. ‘Kendini tanı, ey insan kılığındaki tansısal soy!’ demiştir. ( kaynak wikipedia )

Kitapta bu karakter bir romantiğe, yani olur olmaz şeyleri isteyen/bekleyen birine benzetilmiş. Yani öyle lanse edilmiş.

İdris peygamber ve hermes: Kur’an’da adı geçen peygamberlerden biri. İlk kez onun döneminde insanların hayvan derileri giymekten kurtuldukları söylenir. Kumaşı bulduğu ve yazı yazmayı geliştirdiği söylenir. İslam’a ve Kitab-ı Mukaddes’e göre Allah tarafından, hayattayken göğe çıkarılan nadir insanlardan birisidir.(Meryem 57) Tanah’taki Enoch (İbranice: חנוך) ile aynı zat olduğu iddia edilir. Eski Yunan mitolojisindeki Hermes’in ve Eski Mısır mitolojisindeki Thot’un Kur’an’daki İdris ile aynı kişi olduğu ve M.Ö. 14.000 civarında yaşadığı iddia edilir.

Kitapta idris peygamber ile hermes’in aynı cümlede geçmesi ve yukarıdaki wiki açıklamasına benzer ifadeler yer alması merak uyandırdı ben de. Genel kültür açısından bilinmesi ve bu işin ehli kişilere sorulması gereken bir konu olarak dikkatimi çekti diyebilirim.

Hz. Ali ile Düldül, Köroğlu ile Kırat, Battal Gazi ile Aşkar Divzade, Yavuz ile Karaduman : Kitapta, atların türk kültüründeki önemi tekrar vurgulanmış gibi. Bu eşleşmeleri ben bilmiyordum, öğrenmiş oldum.

Martin Luther karakterini kitapta görmek süpriz oldu, ama daha süprizi ise yavuz sultan selim’in ona yüklü paralar göndermesiydi. Bunu dedesinin taktiğinin devamı olarak görebiliriz, tabii gerçek mi bilemiyoruz.

Necronomicon: Bir kitap. Gerçek mi bilinmiyor. Kitapta ölülerin dünyasının ve çeşitli büyülerin anlatıldığı ve okuyanların bir çoğunun delirdiği yada öldüğü rivayet ediliyor. MARDUK ile ilgili kitapta geniş bilgilerin olduğu söyleniyor. Kayıp bir şehir olduğunu söyleyenlerde var. ( Kitapta böyle geçiyor zaten. )

Medici ailesi 13. ye 17. yüzyıllar arasında Floransa’da (İtalya) yaşamış güçlü ve etkin bir ailedir. Aile üç papa (X. Leo, VII. Clement, XI. Leo), çok sayıda Floransa hükümdarı ve daha sonra Fransa kraliyet mensupları yetiştirmiş, ayrıca İtalyan Rönesansı‘nı etkilemiştir. Kitaptan anladığım kadarıyla da, avrupa’nın o tarihini çok etkileşmişler. Bankacılık alanında da faaliyet göstermişler. İlginç bir anektod. Bir dini paranın yönettiğini düşünürsek, bu hallere gelmeleri anormal değil.

Kitapta tarihsel bir çok güzel olay da var: kürtlerin zamanında ne kadar devletlerine bağlı olduklarını görebiliyoruz. Ayrıca ”ok yaydan çıktı” lafını, sezardan sonra bir türk imparatorundan duymakda güzeldi. Kitabı okurken daha önce okuduğum şah sultan kitabının etkisini de görmek hoş oldu. Hasan can karakterini tekrar gördüm ama olaya çok sonraları müdahil oldu. Kitap zaten şah sultanla çok benzerlikler taşıyor ama şah ismail’in esir alınan hanımı konusunda itilaf içerisinde oldukları kesin. :)

Yavuz Sultan Selim’den ibretlik bir söz: ” Her ne zaman ki sultanlık iddasındaki kişi askerin yediğini yemez, giydiğini giymez, askerinin uyuduğu şartlarda uyumaz, onun yanında harp alanında olmaz, işte o devlet gerilemeye ve yok olmaya mahkumdur. ”

Diğer not ettiğim kitapta yer alan vecize sözler ise,

” kadının güzeli, sabah ilk uyandığı sıralarda anlaşılır. ”

”Bilmem gözlerime felek nasıl bir büyü yaptı ki,

Gözümü kan içinde bıraktı, aşkımı artırdı,

Penşemin korkusundan aslanlar bile titrerken,

Beni bir ahu gözlüye esir etti felek. ”

Tilkinin biri, gün doğarken gölgesine baktı:’Öğlene bir deve yiyeceğim bugün,’ dedi. Ve bütün sabah deve arayarak dolaştı durdu. Öğle vakti gölgesini bir kez daha görünce, dedi ki:’ Fare de olsa yeter bana.’”

Beyazıt Han: Şöhret afettir oğul.
Yavuz: Afet benim, selamet milletimin olsun.

velhasıl…

Kitap bitti. çok güzel bir romandı diyebilirim. Kısa idi, aynı hayatını anlattığı kişi gibi. Devraldığı toprakları kat be kat artıran bir insanın hayatından kesitler sundu bizlere… Devletin bekası için almış olduğu o ağır kararları başkası alabilir miydi acaba? sanmıyorum. İlk halifedir aynı zamanda padişahlar içerisinde… Rüyasında gördükleri, rüyalarda görülenler, peygamberimizin çölden geçerken onlara eşlik ettiği sahne… Okumaya değer işte, kütüphanenizde yer alsın.

Son sözü de kitabın son sözüyle bitireyim:

” Asrın güneşiydi o, güneşinde ikindi vakti gibiydi.

gölgesi çok uzun ancak zamanı kısaydı.”

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık