
‘Aşkın Gözyaşları‘ kitabını elime ilk aldığımda benimde aklımda bazı sorular vardı. tabii ki bu kitaptaki anlatılanların ‘ilahi aşk‘ olacağının bilincindeydim fakat özellikle internetteki ‘kirli’ bilgiler neticesinde kafamdaki kara bulutlarla beraber kitabı okumaya başladım. Aslına bakarsanız kitabın arkasındaki bilgiler neticesinde kafamdaki bu bulutları dağıtmak için ”tennure ve ateş” adlı kitabı okumam gerektiğini öğrendim. Onunda sırası gelecektir, sizin de aklınızda olsun… Neyse, kitap hakkında şunu söyleyebilirim: iyi ki okudum!
Kitapta aşkı, sadakati, bağlılığı, inancı, yalan dünyayı, hakikati en ince ayrıntısına kadar gözlemleyebiliyorsunuz. tebrizli şems adlı bir çok bilinmeyeni olan bir insanın diyar diyar dolaştıktan sonra mevlana‘yı bulması ve yaşananlar anlatılıyor kitapta… Kah hikayeler, kah söylenenler, sözler, şiirler derken ortaya okunası ve özümsenesi, düşündürücü bir kitap çıkıyor. Okurken, kendi içinde harmanlayıp, dakikalarca düşündüğüm konularda oldu. Bazen iki arada kaldığımda… Hakikaten bu insanları kitabında yazan yazarımız onlar vasıtasıyla bizlere anlamlı sözlerle sesleniyor gibiydi. Bu sözlerde yabana atılacak sözler değildi, gerçekten insanın içini titreten sözlerden vardı kitapta… Anlattıklarını bence mezhep ve ırk ayrımı yönetmeden tüm müslümanların okuması gerekiyor diye düşünüyorum.
Kısa bir kitap, 159. baskısını okumama rağmen hala özellikle diyalogların yazımında çok hatalı davrandıklarını düşünüyorum. Bir de kapak resmi bu mu olmalıydı? dedirtti bana…