Efendi ile Uşağı (Kitap Yorum)

Efendi ile Uşağ

Efendi ve Uşağı, ünlü Rus yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy tarafından kaleme alınan kısa bir hikaye kitabı. Bu sıralar Tolstoy’un kısa hikayelerini okuyorum; çerez niyetine tabiri caizse. Çünkü kısa olan bu hikayeler iş arasında, araçta bir çırpıda okunabilecek kitaplar ancak düşündürdükleri ile sizleri adeta deryalar dolusu düşüncelere daldırıyor. Bende kısa hikayelerden oluşan bir seçkiyi sipariş vermiştim ve bunlar içinde yer alan Efendi ile Uşağı kitabını da bir çırpıda okudum. Tolstoy’un kiliseye – dolayısıyla Hristiyanlığa – olumlu göndermeler yaptığını da eserde belirteyim. Efendi ile Uşağı adlı eser kimi yayınevleri tarafından birden fazla hikaye ile birlikte basıldığını da söyleyeyim. Elimdeki eser ise toplam 61 sayfa.

Hikayemizin baş karakteri Vasili Andreyiç ile onun uşağı olan Nikita. Vasili aslında kendi malını yeterli görmeyen, servetini genişletmek isteyen, aç gözlü bir karakteri resmediyor. Nikita ise hayattan adeta tokatını yemiş, inancı kuvvetli olan ve sonunu bekleyen, kendi halinde işini yapmaya çalışan sıradan biri.

Bu hikaye Vasili’nin hava şartları kötü olmasına rağmen hayali olan koruyu diğer rakiplerinden önce almak için çıktığı kendine göre kârlı ancak sonu hüsranla biten yolculuğunu anlatıyor. Şükretmekten aciz bir insanın çıktığı yolculukta hem kendini hem de Nikita’yı adeta ölüme doğru sürmesi ibret alınacak cinsten: “Koruluk yerin dibine batsın! Tanrı vereceği kadar vermiş bana.” diye yazıyor yazar, karakterin ağzından ama nafile… Hikayenin sonunda aslında kimse yok; alınması gereken dersler var, yaşam hakkında – ölüm hakkında çok anlamlı mesajlar var.

Efendi ile Uşağı Yorumum

Efendi ile Uşağı adlı bu eserde karakterlerin sürekli yollarından çıkarak kaybolmaları, aynı yerlerden geçmelerine rağmen yine kaybolmaları aslında herhangi bir insanın benzer hataları yapmasına rağmen ders almamasını; kötü hava şartlarına rağmen yola devam etmemeleri yönünde gelen önerileri reddetmeleri ise para ve hırsın gözlerini kör etmesini bize anlatıyor. Bu açıdan bakınca gerçek hayattan çok ipucu var aslında bu hikayede… Vasili’nin para kazanma hırsıyla çıktığı yolda beklentileri ve üç kağıtçı düşünceleri çok yabancı gelmiyor aslında bizlere.

Efendi ile Uşağı adlı eserden anlamlı bir söz (Fotoğraf Alıntıdır – Google Search)

Eserde diyaloglar az; baş karakterlerin düşünceleri yeterince yalın ancak hikayeyi bağlayan paragraflar biraz kopuk, niteliksel anlatım açısından Rus coğrafyasına olan yabancılık nedeniyle biraz bana yabancı geldi. Sade bir dilinin olduğunu ve tercümesinin de başarılı olduğunu eklemekte fayda var. Bu yönüyle konu basit kalsa da anlatımının güçlü olduğunu vurgulamak lazım.

Tolstoy’un anlatımı güçlü bir eseri daha

Efendi ile Uşağı adlı eser insanların birbirlerine muhtaç olması, kaçınılmaz son olan ölüm karşısında eşit olduğunu, kişinin bencillikten kurtulup kendini bulduğu ancak “son pişmanlık fayda etmez” mottosunu yüze vuran yolculuğunu konu edinmiş bir hikayedir. Eserin büyük bir bölümünde Vasili’nin mala ve toprağa tutkusu ile benciliği oldukça ön planda; hava şartları oldukça zor olmasına rağmen hedefine odaklanması, hırsı, aç gözlülüğü gerçekten ibret alınacak türden.

Klasik eserler denildiğinde genelde okuyucular bir durur, bir kaç kez düşünür; acaba başlasam mı yoksa başlamasam mı? diye kafa yorar. Açıkçası özellikle kalın, uzun klasikleri okumak gerçekten hele hele teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde, iş yoğunluğunu da katınca zor ancak bu tip kısa ve sade olan klasikleri okumak, korkmadan yapabileceğiniz güzel bir okuma eylemi olacaktır. Klasiklere bu tip sayfa sayısı az ama çok anlamlı, derin hikaye kitaplarıyla başlayabilirsiniz. Tolstoy bu eseri belki de o ünlü kült eserlerini yazmadan önce kendini denediği, stres atma / kendini geliştirme egzersizlerinden biri olarak yazmış olabilir.

İyi okumalar,
Kitapla ve sevgiyle kalın…

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık